Zeynur Pehlivan; Beden Eğitimi Öğretmeni, Milli Hentbolcu, Antrenör, Hentbol Yazarı; Eğitim Uzmanı, Milli Hentbolcu Zeki Pehlivan'ın Eşi; Lise Öğrencisi, Milli Hentbolcu Doruk Pehlivan'ın Annesi

16 Ağustos 2018 Perşembe



Son zamanlarda, oğlumuz Doruk'un da yurtdışına transfer olması sebebiyle, eşim ile birlikte bir iki televizyon programına çıktık. Hentbolu konuşmak çok zevkli, ekranlarda görünmek de öyle..

Ancak programda konuşmalar başlangıçta; iki üst düzey hentbol milli takım oyuncusu olmamızdan hentbolcu oğlumuza, oğlumuz Doruk'un yurtdışına transfer olan en genç oyuncu olmasından Doruk'un bu sürece nasıl geldiğine, üçümüzünde hentbolda sol oyun kurucu pozisyonunda oynamamızdan Doruk'un bundan sonraki hedeflerinin ne olacağı şeklinde devam ederken konu haliyle hentbolun şu an ki durumuna ve hentbolun neden bir türlü istenilen noktaya ulaşamadığına geliyor. 

Eşimi bilemiyorum ama ben bu noktada öyle tıkanıyorum ki! Öyle tükeniyorum ki! Orada basketbolda veya voleybolda görev yapan bir sportif direktör veya menajer olarak oturmayı, konuk olarak katılmış olmayı öyle çok arzu ederim ki! 

Şöyle koltuğa dik oturup; basketbolda veya voleybolda kulüpler ve milli takımlar düzeyinde yapılan çalışmaları anlatmayı, alınan başarılardan, kazanılan kupalardan, Dünya, Avrupa ve Olimpiyat Oyunları hedeflerinden bahsetmeyi ve bunlar için yapılan çalışmalardan, planlardan söz etmeyi öyle çok isterim ki! 

İnanın sesim bile değişik çıkar! Duruşum değişir! Sözlerim farklılaşır! Söyleyecek kelimelerim tükenmez! Sunucu "Son olarak eklemek istediğiniz birşey var mı?" dediğinde, "Şunu da unutmadan eklemek isterim!" diye anlatacak çok şeyim olmasını öyle çok arzu ederdim ki! 

Ama ben hentbolcuyum ve ne yazık ki hentbola sırılsıklam aşığım. O hentbol topunu eline almak, vaksı parmaklarında hissetmek, topun elinden çıktığı anda vaksın o sesini duymak, top elindeyken müthiş bir vücut aldatması ile rakibi geçmek, kalecinin beklemediği anda topu 90'a takmak, son adımı daha büyük atıp yere güçlü bir şekilde basıp yerden yükselip bütün kol ve bacak kuvveti ile kaleye şut atmak, bir pas arası yapmak, rakibin topunu çelmek, hızlı hücumda topu yavaşça kaleye bırakmak veya 7 metrelerde kaleci ile aynı anda hesaplar yapmak! 
Öyle muhteşemdir ki hentbol oynamak! Öyle keyiflidir, öyle keyif verir ki insana hentbol oynamak! 

İşte bu güzel hentbolun vitrinin en güzel yerine yerleştirilmiş ve herkes tarafından görünür ve bilinir olduğunu anlatmayı öyle çok isterdim ki! Hep aynı konulardan; Beşiktaş Mogaz'ın yıllardır Süper Ligi domine etmesinden, hentbolun artık profesyonel bir yapıya kavuşmasından, hentbolun her kademesinde kalite aranmasından, okullar ve Beden Eğitimi Öğretmenleri ile ortak çalışmalara gidilmesinden, alt yapılara sözde değil özde önem verilmesinden, antrenörlerin, oyuncuların görevlerini yarı zamanlı değil tam zamanlı olarak yerine getirmelerinden bahsetmenin, bana artık sıkıntı vermeye başladığını hissetmeye başladım.

Diğer branşlar bu aşamayı çoktan geçmişken, sohbetler, görüntüler farklı hedefler, farklı yenilikler üzerinden giderken bizim hala bu konuları konuşuyor olmamız gerçekten can sıkıcı.... Biz neden hala bir Avrupa hedeflerimizden, neden hala Beşiktaş Mogaz dışında bir takımımızın şampiyon olabileceğinden, neden hala güzel bir planlama ile 5 sene sonra güzel bir jenerasyona veya güzel bir başarıya ulaşabileceğimizden konuşamıyoruz! Neden biz artık bir zamanlar bizden daha kötü takımları ve ülkeleri yenerken sevinmeye alıştık! Bizim hedefimiz bunlar mı olmalı? Bizim hedefimiz bu kadar küçük mü olmalı? 

Nerede bizim senelerdir alt yapıya önem verdikleri belirterek bizi ümitlendiren kulüplerimiz? Nerede bizleri, Dünya Liseler Şampiyonasında birinci olarak gururlandıran gençlerimiz? Nasıl ortaya çıkmıyorlar, gelişmiyorlar veya neden biz birşey göremiyoruz? Neden amacımız sadece birçok ülkenin önemsemediği Akdeniz Oyunlarına odaklanmak? Biz küçük mü düşünmeliyiz? Bu nedenle mi heryerde, herşeyde hep küçük oynuyoruz? 

Üzgünüm arkadaşlar! Bir televizyon programına katılırken hissettiğim duygular bunlar benim. Bir tarafda sevdiğiniz hentbol var, ama bir tarafda da sevdiğiniz hentbolda severek anlatacağınız şeyler yok! Öyle kötü kontrpiye de kalıyorsunuz ki! Ne yapacağınızı, hentbola zarar vermeden durumu nasıl açıklayacağınızı, sorulara nasıl cevap vereceğinizi bilemiyorsunuz. Aslında bizim yaptığımız bu iş de gerçekten çok zor bir iş! Ortada birşey yokken varmış gibi anlatmak! İnanın hentbolu duyurmak için hergün uğraşan ben bile ekranlara çıkıp olmayan şeylerden bahsetmek istemiyorum. Kendimi bu konuda tükenmişlik sendromuna kapılmış hissediyorum. 

Çok güçlü ülkelerin olduğu cimnastik de bile sporcularımız büyük başarılar elde ederken bizim de onların yerinde olmamamız için hiçbir sebep yok! Lütfen bu şahane sporu daha da güzelleştirelim, başarılı kılalım, lütfen çemberin dışına çıkalım, hentbolu  büyük hedeflere taşıyalım ki, bizlerin de ekranlarda konuşacak çok fazla sözümüz olsun. Biraz daha fazla çaba, biraz daha fazla ilke, biraz daha fazla zaman, biraz daha fazla kalite!  Lütfen!

Hentbol Güzeldir. Sağlıcakla kalın.

Zeynur PEHLİVAN 

#HentbolGüzeldir #Hentbol #TükenmişlikSendromu #Handball
Posted by http://zeynurpehlivan.blogspot.com/ on 05:04  No comments »

0 yorum:

Yorum Gönder

Bookmark Us

Delicious Digg Facebook Favorites More Stumbleupon Twitter

Search