Zeynur Pehlivan; Beden Eğitimi Öğretmeni, Milli Hentbolcu, Antrenör, Hentbol Yazarı; Eğitim Uzmanı, Milli Hentbolcu Zeki Pehlivan'ın Eşi;
Lise Öğrencisi, Milli Hentbolcu Doruk Pehlivan'ın Annesi
-
Kaliteli Hentbol : Seyirci
Türkiye de ki U20 Avrupa Erkekler Hentbol Şampiyonası esnasında Talant Dujshebaev ve Heiner Brand’la sohbet etme şansına sahip olmuş, Heiner Brand’a ise bir çok sorunun ...
-
Bir Hentbol Maçına Bunun için Gitmelisiniz..
Pek çok spor dalı bir birine benzer özellikleri ve becerileri içerir. Bu becerilerin üst düzeyde uygulandığı sportif özelliklerde bu branşın güzelliklerini ortaya çıkarır....
-
Siyah Final
Herkes tahmin eder, Erkekler Hentbol Süper Liginde Beşiktaş’ın final oynayacağını. Ve bu nedenle gözler diğer finaliste çevrilir. ...
14 Temmuz 2014 Pazartesi
1990-1991
sezonunda Eskişehir Eti Bisküileri erkek hentbol takımı Türkiye Şampiyonu olmuş
ve Avrupa Kupalarında ilk turda İsrail’in
Hapoel, ikinci turda İzlanda’nın Hafnarfjördur, üçüncü turda Almanya’ın Grosswallstadt ve dördüncü turda
ise bir dünya devi ile karşılaşmıştı. Bu takım İspanyol FC Barcelona idi. FC Barcelona’nın
bir futbol kulübünden çok daha fazlası olduğunu biz o zamanlar anlamıştık.
Çünkü Ankara’da kalacakları otel için iletişime geçildiğinde Barcelona
kulüp yetkililerinden “Biz Barcelona’yız, 2 gün Hilton’da kalırız.
Barcelona bu otelden başka bir otelde kalmaz. Siz de gelince 2 gün
Hilton’da kalırsınız” yanıtı gelmişti. Bu sadece büyük bir kulübün
isteğiydi.
Diğer
taraftan EHF, Şampiyonlar Ligi maçlarının nizami ölçülerde olan bir
hentbol salonunda oynatılmasını istiyordu. Oysa Eskişehir’de nizami
ölçülerde bir hentbol salonu yoktu. Eskişehir Atatürk Spor Salonu bu maçlar için
oldukça küçüktü. Oyuncular sahaya, seyirciler tribüne sığmıyordu. Biz
Şampiyonlar Liginden çekiliyoruz denilemezdi. Denilse zaten büyük tepki
toplardı. Basının da, seyircinin de bu maça ilgisi çok büyüktü. Nasıl
olmasın? Eskişehir ETİ, daha başta saydığım büyük kulüpleri eleyerek yarı finale
gelmişti ki o zaman maçlar eleme usulü
ile oynanıyordu. Herkes şimdi İspanya temsilcisi Barcelona’yı Türkiye’de görmek
istiyordu. O ana kadar zaten büyük takımlar görmüştük ama Barcelona’yı, Dünya
Hentbolunu ve Yugoslavların ekol olmuş iki oyuncusunu Vujovic ve
Portner’ı da görmek istiyorduk. Kimsenin aklından “Biz bunları yenemeyiz”
diye bir düşünce yoktu. Aksine ikinci turda İzlanda, üçüncü turda Almanya ekibi
için, “Diğerlerini de yenemeyiz diyordunuz, ama yendiniz, hiç belli olmaz”
diyenlerde vardı.
Daha
büyük bir salon, hem EHF’nin, hem Türk Hentbolunun, hem Yaşar Sevim’in
isteğiydi. Şimdi TOBB Üniversitesi olan ve o dönemki adıyla Özel Yükseliş
Koleji Spor Salonu bunun için çok uygundu. Çünkü hentbol artık küçük
salonlara hiç sığmıyordu. Eskişehir’e hiç sığmıyordu. Televizyon her kupa
maçını naklen veriyor, Eskişehir’den 40-45 otobüsle taraftarlar
geliyordu. Türkiye’nin her tarafından hentbolsever sadece hentbol için
Ankara’ya geliyordu.
Tıklım
tıklım salonda, belkide bir daha hiç göremeyeceğimiz bu maçı doyasıya
seyretmiştik. Eskişehir Eti’den Zeki’nin büyük bir güçle, Barcelona
kalecisinin tam önüne sektirip kafasının yanından giren, kaleden
kaleye attığı veya böyle bir takımın kalecisine yedi metre atışında sol elle
bırakarak attığı golleri unutmak mümkün mü..Turan abinin oyunu yönlendirişi,
Seconun pivotta iki kişiyi birden sırtına alarak dönüşü, Serdar’ın sağ
oyun kurucudan, Fatih’in sol kanattan, Yılan Şakir’in sağ kanattan attığı
golleri unutmak mümkün mü.. Kalede bir balet esnekliğinde olan Hüseyin’i
unutmak mümkün mü.. Ya da on fark olmasına rağmen, disiplinden asla taviz
vermeden aynı oyun anlayışını son saniyelere kadar sürdüren Barcelona’lı
hentbolcuların oyunlarını unutmak mümkün mü… Ya da tribünlerden yükselen “Size
bir bilmecem var çocuklar!, Haydi sor sor!, Çayda kahvaltıda yenir!, Acaba
nedir nedir!, Bisküvi denince akla!.. Tamam şimdi buldum!, Hemen onun adı
gelir! ETİ, ETİ,ETİ…” seslerini unutmak mümkün mü…
Eskişehir
Eti Hentbol takımı bize Avrupa’nın en iyi takımlarını izlettirmişti. Şimdi
Hentbol Şampiyonalarının hemen hemen hepsinde zirveye oynayan İspanya,
Almanya, İzlanda’yı ve oynadıkları hentbolu biz hep Eskişehir Eti
zamanında görmüştük, izlemiştik.
Yıl;
2014. Bu maçların üzerinden tam 23 yıl geçti. Artık Türkiye’nin her yerinde
nizami ölçülere sahip salonlar var. Hatta
olmayan ilçe bile kalmadı neredeyse. Ama duyuyoruz ki, Türkiye Şampiyonu Antalya Muratpaşa
Belediyesi EHF Şampiyonlar Liginden çekilmiş. Daha doğrusu EHF
Şampiyonlar Ligi kurasına almamış. Nedeni; Şampiyonlar Ligi maçı için
Antalya Süleyman Evcilmen Spor Salonunun istenilen nitelikte
olmaması ve yaklaşık iki yıl önce salon için kendilerinden istenilen
değişikliklerin gerçekleşmemesi.
Challenge
Cup gibi bir kupada final oynayacak bir takım yaratan Birol Hocanın Antalya’da
tek başına saha içinde ve saha dışında senelerdir hentbola nasıl
emek verdiğini görüyor ve üzülüyorum. Sadece Antalya Muratpaşa
Belediyesi kulübüne değil, okul hentboluna verdiği emekleri de biliyorum.
O nedenle bu olanları, ne hedef olarak Şampiyonlar Ligini belirleyen ve bu hedefe ulaştıktan sonra da bir salon yüzünden Şampiyonlar Liginde
takımını göremeyen Birol Hoca hak
ediyor, ne illerini en güzel şekilde temsil eden oyuncular, ne de hentbol
bunu hak ediyor.
Ne
de hentbolseverler olarak biz hak ediyoruz. Nasıl
Barcelona kendi markasından ödün vermiyorsa, nasıl EHF ürününü, en güzel
caddenin, en güzel butiğinin, en güzel vitrininde , en güzel yerinde
sergilenmiş olarak görmek istiyorsa, bizde Şampiyonlar Liginden
oynamaktan ödün vermemeliydik. Ne olursa olsun EHF Şampiyonlar Liginde
oynamalıydık. İl, ilçe veya başka bir
şehir , ama mutlaka oynamalıydık. Güçlü takımlarla olan maçlarının her
ikisinide deplasmanda oynayan
takımlarımıza kızarken, şimdi bu da oldu.
Bizler
yıllar önce seyrettiğimiz Barcelona’dan sonra Şampiyonlar Liginin güçlü
ekiplerinden bir takımı henüz Türkiye’de göremedik. Eskişehir
Eti’de o gün, Barcelona’ya yenildi. Ama
skoru sorun, hatırlamam. Çünkü ben o anı,
büyük bir takımla, büyük bir
takım gibi mücadele eden sporcuları ve maç bittiğinde kucaklaşmış takımı
hatırlıyorum.
Ben
hentbolu yukarılarda görmek istiyorum. Bunun en üst noktası da EHF Şampiyonlar
Ligi. Şimdi bu salon problemi yaşanmasaydıda, ya da buna bir çözüm bulunsaydıda,
bizde Viborg, Krim Mercator, Savehof, Thüringer veya Györi Audi ETO
gibi takımları seyretme şansına sahip olsaydık. Antalya’nında, Birol
Hoca’nında, Muratpaşa Belediyesi Hentbol
takımınında, bizimde bir Şampiyonlar Ligi öykümüz olsaydı, ne güzel olurdu.
8 Temmuz 2014 Salı
Sezon Geçişi
ve Önemi
Bir sezon daha tamamlandı ve herkes iyi bir dinlenmeyi
hak etti. Ancak bu dinlenmenin dozu
biraz abartılınca yeni sezonda bunun acısı fazlasıyla çıkıyor. Çünkü spor
nankör bir iş. Bir sezon boyu antrenman yaparsınız, çalışırsınız, formunuzun en
üst noktasına çıkarsınız, ama… Sezon biter ve her şey biter. Eğer siz iyi bir
sporcu, profesyonel bir hentbolcu olarak bir sezon boyu elde ettiğiniz
antrenmanlılık düzeyinizi ve fiziksel edinimlerinizi tamamen bir kenara
bırakıp, pasif dinlenmeye geçerseniz, yeni sezonda antrenörlerinize allah
kolaylık versin. Tabi ki size de.
Evet biraz değişik bir giriş oldu. Konunun önemi
açısından böyle bir giriş yapmak gerekliydi sanırım. Türkiye Bayanlar Süper
Ligi Play-Off Maçları’nın en sonuncusu 01 Mayıs 2014 Perşembe günü, Türkiye
Erkekler Süper Ligi Play-Off Maçları’nın en sonuncusu ise 23 Mayıs 2014 Cuma
günü yapıldı. Bu maçlar liglerimizin en son maçlarıydı. Bunlardan önce elenip
maç ve antrenmanları biten takımlarımız da çoğunlukta bulunuyor. Bu maçlardan
sonra hentbolcülerimiz acaba ne yapıyorlar?
Tatil dönemini ne tür sportif etkinliklerle geçiriyorlar? Kaç defa
koştular? Uzun mesafeli yüzme yapıyorlar mı? Hafif de olsa ağırlık çalışması
yapıyorlar mı? Ya da başka branşlardan (voleybol, basketbol, tenis vb.)
sporlarla ilgileniyorlar mı? Spor bilimci Bompa’nın “tatil” değil iki sezon
arası “geçiş dönemi” olarak adlandırdığı bu uzun süreçte hentbolcülerimiz neler
yapıyor, merak ediyorum.
Bence bu konu çok önemli bir sorun. Eğer sporcularımız
her şeyi kulübünden, antrenöründen bekliyor ise o zaman hentbolümüzün
ilerlemesi mucizelere kalmış demektir. Çünkü, her sporcunun özellikle de Süper
Lig oyuncularının, kendi performanslarıyla ilgili olarak özel çalışmalar
yapması beklenir. Takımların durumları netleşmemiş, paralar alınamamış,
antrenörler kötü planlamalar yapmış ya da başka nedenler bizi bulmuş olabilir.
Ancak, bu tür mazeretlerin sporcu olarak bizlere hiçbir olumlu katkısının
olmayacağı, aksine gelecekle ilgili planlarımızı da aksatabilme ihtimalinin çok
yüksek olduğuna dikkat çekmek istiyorum. Ayrıca bu ara geçiş döneminde beslenme
ve alkol alımı ile ilgili de büyük sıkıntılar olduğu bilinmektedir. Kontrolsüz
bir kilo artışı daha sonra bu kiloların verilebilmesi için çok yoğun çalışma
yapmayı gerektirmektedir. Kulüplerin sezon açılış tarihlerinin de her sporcuya
göre ayarlanamayacağı ve onlara özel çalışmalarla başlanamayacağı için büyük
bir sorun olarak antrenörlerin karşısına çıkacaktır.
Özellikle sezon bittiğinde, sporcuların her şeyi bir
kenara bırakıp pasif dinlenmeye geçmesi ve bunu 2-3 ay gibi bir süre devam
ettirmesi kabul edilebilir bir anlayış değildir. 2-3 haftalık bir antrenman
kaybının bile telafi edilebilmesi için en az 4-5 hafta yoğun bir çalışma
ihtiyacının olduğu bu durumda, sezon geçişlerinde ne yaptığımız ya da ne
yapmadığımız önem kazanmaktadır. Aksu’ya göre, Bu dönemde yapılabilecek en kötü
şey “hiç bir şey yapmamaktır”. Çünkü antrenmanların bitiminden itibaren 2-4
hafta içinde dayanıklılık, 4-6 hafta içinde de kuvvet değerleri düşmeye başlar.
Kişinin verimi çok iyi olsa bile antrenmana ara verilen süre içerisinde önemli
biçimde düşüşler gözlenir. Antrenmanla kazanılan fiziksel uygunluk 4-8 haftalık
detraining (ara verme) dönemimde tamamen kaybedilebilir. Yüksek antrenman
düzeyine sahip sporcular 2-3 haftalık ara verme sonucunda antrenmansız
dönemdeki düzeylerine iner. Antrenmanlara kısmende olsa devam edildiği taktirde
detraining süresince ortaya çıkacak kayıpların hızı yavaşlayacak ve tekrar form
kazanılması daha kolay olacaktır.
Aşağıda sezon arası geçişte antrenman yapılmadığında
ne tür değişiklikler olduğu ile ilgili bazı bilgiler yer almaktadır (KAYNAK:http://miracsen.blogspot.com.tr/2013/06/antrenmana-ara-vermedetraining.html):
Antrenmana
Ara Verme Sonucunda Vücutta Ortaya Çıkan Değişklikler
Kalp dolaşım sistemi ve solunum işlevindeki
değişklikler: Bazı yapılan araştırmalara göre sporcular aerob dayanıklılık
antrenman sonrası 21 günlük yatak istirahatine alınmış kişilerde
aşağıdaki fizyolojik kayıp oranları gözlemlemişlerdir:
-Submaksimal yüklenmelerde kalp atımında artış
-Submaksimal atım hacminde % 25 azalma
-Maksimal kardiyak verimde % 25 azalma
-Maksimal oksijen tüketiminde % 27 azalma
gözlemlemişlerdir.
Bir çok çalışma; son antrenman sezonundan sonra 5-12
günlük ara ile her kas hücresinde bulunan kapiller sayısının % 10-20 oranında
azaldığını göstermektedir.
Detrainin sonucu oluşan uyumlar: Azalmış
MaksVO2-Azalmış a-VO2 farkı-Azalmış kardiak verim ve azalmış kapillarizasyon
Kas Kuvveti Gücünde Gözlenen Değişklikler
Hareketsizlik uzadıkça orantılı olarak kayıplar
hızlanır. Kaslarda haftada %1 oranında azalma görülür. Detraining süresince
kuvvet kaybı birkaç hafta sonrasında ortaya çıkar ve alt bedende kuvvet kaybı
üst bedenden daha fazla olur. Kuvvet verimi genelde pasif yaşantının 4.
haftasına kadar korunabilir.
Kuvvette Devamlılıkta Gözlenen Değişiklikler
Kuvvette devamlılık verimi 2 haftalık pasif yaşantıyla
azalır. Dayanıklılık, sporcu antrenmanı bıraktıktan 12 gün sonra aerob
enzimlerin %75 ini kaybederken, tekrar kazanılması için 24 gün
gerekmektedir.
Sürat,Çabukluk ve Esneklikte Gözlenen Değişklikler
Sürat, antrenmanla geliştirebildiği kadar, genetik
faktörlerinde önemli rol oynadığı bir özelliktir. Bu nedenle oluşan kayıplar
diğer özelliklere göre çok azdır. Yapılan çalışmalarda sprint antrenmanlarında
kazanılan özelliklerin antrenmanın bırakılmasını takip eden 7. hafta ile 6.
ay arasında antrenman öncesi düzeylere düştüğü bulunmuştur.
Hareket genişliği, pasif kalındığında esneklik
açısından çok çabuk kaybedilir. Bundan dolayı yıl boyunca esneklik çalışmak
gerekir.
Antrenmana
Ara Verildikten Sonra Tekrar Başlama
Daha önce antrenman yapmış bireylerin, antrenman etkilerine
uyum sağlaması daha kolaydır. Antrenmanı bıraktıktan sonra yeniden başlayan
kişilerde max vo2 deki değişiklikler görülmektedir. 7 hafta ara verildiğinda
max vo2 %3 düşer. Antrenmana verilen yedi haftalık aradan sonra, hemen yapılan
7 haftalık antrenmanda max vo2 başlangıçta gibi tekrar artış gösterir.
Yukarıda görülebileceği gibi, antrenmanlara çok uzun
süreli ara vermek sporcular açısından istenen bir durum değildir.
Profesyonelliğin bir gereği ve bu önerileri sporculuk yaşantısı boyunca uygulamış
ve çok yararını görmüş biri olarak şunu şiddetle öneriyorum: Yeni dönemde
herşeye yeniden başlamak istemeyen bir sporcu “ev ödevini” özenle yapmalı, ilk
hafta tam dinlenme daha sonra sağlıkla ilgili sorunları varsa bunları çözmeli
ve ikinci haftadan sonra zorlayıcı olmayan aerobik çalışmalara geçmelidir. Bu
çalışmalar mümkünse kendi branşından olmayan ve eğlenceli bir formda olmalı.
Ama mutlaka ara geçiş döneminde “aktif
dinlenme” yapılmalı. Kaldı ki bizim hentbol branşında en başta verdiğim
tarihlerde ara döneme başlayan kulüpler ile en iyi ihtimal Ağustos başı sezon
açacak kulüplerin sporcuları için bu uzun dönem çok iyi değerlendirilmelidir.
Dr. Zeki Pehlivan
6 Temmuz 2014 Pazar
Playing schedule for Women's EHF EURO 2014 released
The EHF flagship national teams event will start on 7
December 2014 at 18:00 hrs with a match Spain vs Poland in Györ, Hungary.
The EHF has announced the official playing schedule for the
Women’s EHF European Championship, which will take place in Hungary and Croatia
from 7 to 21 December 2014.
Download the complete schedule with playing times for the preliminary round here.
The following teams are seeded in Preliminary Round Groups A, B, C and D as follows:
• Hungary, Spain, Russia and Poland will play in Group A. The matches will take place in Györ.
• Norway, Denmark, Romania and Ukraine will play in Group B in Debrecen.
• Sweden, Germany, Croatia and the Netherlands will play in Group C in Varaždin.
• Montenegro, France, Serbia and Slovakia will play in Group D in Osijek.
Spain will face Poland in Group A in the first match of the final tournament at 18:00 hrs on 7 December 2014 in the new Audi Arena in Györ before the event's official opening ceremony and followed by the match of the Hungarian hosts against Russia at 20:30 hrs.
The Croatian hosts will join the action one day later, 8 December at 20:15 hrs in the Group C match against Sweden in Varaždin, while Montenegro will open their title defence at the same time in the Group D match against Serbia in Osijek.
The released schedule also includes the basic timing for the main round played in Debrecen and Zagreb and subsequent games. These matches are subject to possible change according to the requirements of TV partners.
The final game will throw-off on 21 December at 18:00 hrs in Budapest.
The information on the ticket sales start will be released next week.
Download the complete schedule with playing times for the preliminary round here.
The following teams are seeded in Preliminary Round Groups A, B, C and D as follows:
• Hungary, Spain, Russia and Poland will play in Group A. The matches will take place in Györ.
• Norway, Denmark, Romania and Ukraine will play in Group B in Debrecen.
• Sweden, Germany, Croatia and the Netherlands will play in Group C in Varaždin.
• Montenegro, France, Serbia and Slovakia will play in Group D in Osijek.
Spain will face Poland in Group A in the first match of the final tournament at 18:00 hrs on 7 December 2014 in the new Audi Arena in Györ before the event's official opening ceremony and followed by the match of the Hungarian hosts against Russia at 20:30 hrs.
The Croatian hosts will join the action one day later, 8 December at 20:15 hrs in the Group C match against Sweden in Varaždin, while Montenegro will open their title defence at the same time in the Group D match against Serbia in Osijek.
The released schedule also includes the basic timing for the main round played in Debrecen and Zagreb and subsequent games. These matches are subject to possible change according to the requirements of TV partners.
The final game will throw-off on 21 December at 18:00 hrs in Budapest.
The information on the ticket sales start will be released next week.
Futbol, Hentbol Gibi Oynansa Nasıl Olur?
Futbol, basketbol, voleybol, hentbol… ya da bunların güzel çocukları futsal, beach football, street ball, beach
volley, street handball, beach handball…
Futbolda hentboldan, hentbolda basketboldan, basketbolda voleyboldan,
yani; Top sürme, paslaşma, blok, smaç, kale, kaleci, gol, atışlar, savunma, ver-kaç, serbest atış, taç,
kenar atışı, santra, mola, uzatmalar veya penaltıları, bu spor dallarının
birkaçında görüyoruz. Ne kadar çok benzerlikler var değil mi?
Bu günlerde Dünya Kupasında oynanan maçlara odaklanmış
durumdayız. O nedenle gelin, şimdi
sadece futbol ve hentbol arasındaki benzerliklere bir bakalım. Bir futbol
maçında top ele değdiği zaman hentbolun, bir hentbol maçında topun dizden
aşağıya temasında futbolun hatırlanmasından bahsetmiyorum tabii ki... Futboldaki,
korner, frikik, taç, penaltı, hentbolda köşe atışı, serbest atış, kenar atışı,
yedi metre gibi benzer kurallardan bahsediyorum. Biz köşe atışını top kaleciden
çıktığında değil, oyuncudan çıktığında kullanırız. Taç atışı kullanırken bir
ayağımızı çizgiye basarız. Serbest atışlarda köpük kullanmak yerine üç metre
açılırız. Aramızda bunun gibi küçük farklılıklar vardır. Ama amaç aynıdır.
Futbolda da, hentbolda da; serbest atış,
hangi takım oyuncusuna faul yapıldıysa, taç atışı, top kimden
dışarı çıkmadıysa, penaltı, gole
giden veya ceza alanı içindeki oyuncuya sert faul yapıldıysa verilir.
Hentbolun daha seyredilir, daha çekici, daha güzel, daha
dinamik olması için o kadar çok değişiklikler yapıldı ki… Bizim zamanımızda
hentbol takımı 12 kişi ile sahaya çıkardı, daha sonra bu sayı 14, şimdi ise
16 oldu.. Forma numaraları 1’den, 12’ye kadardı ve 1 ve 12 numaraları sadece kaleciler giyerdi.
Şimdi 99’a kadar herkes istediği
numarayı giyebiliyor. Santrayı başlatmak için rakip takım oyuncularının kendi
yarı alanlarında geçmeleri beklenirdi.
Şimdi kaleci topu santrada ki oyuncuya aktardığı ve topu alan
ortadaki üç metrelik alandaki
çizgiye bastığı anda hücum başlıyor. Eskiden pasif oyun denen bir kural
yoktu, şimdi hakem hücum eden takımın, hücum etmeye niyetli olmadığını anladığı
anda pasif işaretini kaldırıyor. Bunlar gibi birçok değişiklikler yapıldı.
Yapılması düşünülen birçok değişiklikte
kapıda bekliyor. Mesela basketboldaki, bir hentbol maçının da
periyotlara ayrılması, 24 saniye gibi hücum süresinin olması gibi..
Yapılan değişiklikler gerçekten hentbola büyük keyif kattı.
Santrasız dediğimiz hentbol, daha hızlı, daha dinamik oynanmaya başladı. Geniş
bir kadro nedeniyle oyuncuların dinlenmelerine ve oyuna her an katılmalarına
olanak sağlandı. Oyunun temposu 60 dakika hiç düşmeden, maçın son saniyesine
kadar süren mücadelelere fırsat
yaratıldı. Bu da hentbolda ki, özellikle Avrupa’da ki seyirci sayısının artmasına
sebep oldu.
Dün Hollanda-Kosta Rika maçının uzatmalarında sadece
penaltılar için Tim Krul oyuna girdiğinde ve Hollanda’yı yarı finale
taşıdığında, aklıma bu iki branş
arasındaki benzerlikler aklıma geldi. Futbol futbol olarak, hentbol hentbol
olarak, basketbol, basketbol olarak kalmalı ama, düşünmeden de edemiyorum.
Mesela; dün oyuna penaltılarda giren Tim Krul gibi, her penaltıda kaleci değişikliğine, kalecinin,
hentboldaki gibi (4m) öne çıkmasına izin verilseydi, açıyı kapatarak penaltıyı
kullanan oyuncuyu farklı atış tekniklerini (aşırtma gibi) uygulamaya
zorlasaydı, ofsayf’ı kaldırıp, bizim
hızlı hücumlardan bulduğumuz goller gibi daha çok gol olsaydı, yenilen golden
sonra rakip oyuncuları beklemeden top
orta çizgiye geldiği anda oyun başlasaydı, ya da riski göze alıp hentbolda ki
gibi oyun devam ederken sınırsız oyuncu değişikliği yapabilme şansına olsaydı, hentboldan
daha büyük alanda oynayan, özellikle kötü zemin ve kötü hava şartlarında
oynanan maçlarda, futbolculara
dinlenmeleri için zaman verilse ve tekrar oyuna girmelerine olanak sağlansaydı
veya beach handball’da ki gibi, hücum oyucuları karşı rakip takımın yarı
sahanın kenarında her an oyuna girmek için hazır olsalardı, yine beach
handball’da ki gibi, dönerek veya havada topu alıp atılan golleri iki sayı
olarak sayıldığı gibi sayılsaydı nasıl olurdu, diye düşünmeden edemiyorum. Bir
rövaşata golu, ya da İbrahimovic’in o muhteşem golu iki gol etmez miydi yani..
Ya da santradan atılan goller…
Hentbol sporunu hiç bilmeyen, hiç izlemeyen birisinin bize
“Hentbol nasıl bir spor?” diye sorduktan ve hentbolu, uzun uzun anlatmamıza
rağmen anlamayan birisine sonunda pes edip kızarak “Futbolun elle oynanışı”
dedikten sonra, sorduğu “Niye bu insanlar bir topun peşinde koşuyor?”, “Ofsayt
ne?” ya da “Niye o kaleye gidiyorlar, bu kaleye atsalar sayılmaz mı?” diye
soracak kadar futbolu bilen ve anlayan
birisinin, hentbolu anladığına
şaşırarak açıklamalarda bulunsakta; futbol
futbol gibi, hentbol hentbol gibi kalmalı… Birbirlerine daha fazla benzetmeye
gerek yok.. Bazıları hiç anlamasa da, bu halleriyle yeterince güzeller. …
4 Temmuz 2014 Cuma
Avrupa Kupalarında kuralar çekildi ve Challenge Cup’ta mücadele edecek
olan Ardeşen Gençlik ve Spor Kulübü, Sırbistan
temsilcisi ZRK Naisa – Nis takımı ile eşleşti. Bugün de 2012-2013 sezonu şampiyonu
Antalya Muratpaşa Belediyesi ile Süper lig maçında karşı karşıya
gelecekler. Şu anda Ardeşen GSK, oynadığı altı maç, bir Çankaya
Belediyesi Anka yenilgisi ve beş puanla üçüncü sırada. Aralık ayının ilk haftasında da bir beraberlikle zirvede olan Ankara Yenimahalle Belediyesi takımı ile karşılaşacak.
Bu yazıyı bir hentbol taraftarı olarak yazdığımı düşünmenizi
istiyorum. Sıkı bir hentbol taraftarı. Takımının her maçını takip eden, takımı ve
sporcular hakkında her bilgiye anında ulaşmak
isteyen bir taraftar… Ama
bilinçli bir taraftar. “Taraftara hentbolu öğreteceğiz” diyen Ardeşen GSK
kulüp başkanı sayın Sultan Rauf Oğuz beyin
bahsettiği bilinçli hentbol taraftarı. Ama bilinçli miyim, değil miyim
onu ancak hazırladıkları ya da hazırlamak üzere oldukları hentbol taraftarı
kitapçığı elime ulaştığında ve kendimi test ettiğimde öğrenebilirim.
Tabii eğer elime ulaşırsa.
Bir taraftar olarak bugün takımımla ilgili ne gelişmeler
olmuş bakalım diyerek
Ardeşen GSK web sayfamı açıyorum. Neler yok ki…Transferler,
hazırlık dönemi çalışmaları, Süper ligdeki ve Avrupa Kupalarındaki
hedefler, yöre halkına sporu,
hentbolu sevdirmek için yapılan çalışmalar ve
bunun için üst düzeydeki kişilerle olan görüşmeler,
kulüp başkanının, kulüp basın sözcüsünün, teknik direktörün ve
oyucuların maç öncesi ve sonrası görüşleri ve maçın istatistiki değerlendirmesi,
puan durumu, Vtr, fotoğraflar, hentbol federasyonundaki gelişmeler, bölge
karmaları ve buraya yazmakla bitmeyecek ama hepsi hentbolla ilgili olan haberleri
bulabilirsiniz. Hatta Üsküdar Belediyesi maçına getirilen gerçek atmaca
haberini bile bulabilirsiniz.
Kendilerine buldukları isimde çok yakışmış. Dişi
Atmacalar. Atmacaların ülkemizde bulunduğu
yerlerden biriside Rize’nin Ardeşen ilçesi. Ardeşen GSK Onursal Başkanı sayın Dursun
Yaşaroğlu “Biz
sporcu kızlarımızı tarlalardan, yokuşlardan, çay bahçelerinden topladık.
Fırtına deresinde yüzerken bulduk. Başarımızın altında yatan sebep bizim
insanlığımızın cengâverliği ve çalışma arzusudur” demiş. Hentbol sporu da,
aynı yüksek ve hızlı akan Fırtına Deresine benzer. Eğer o çay bahçesinde
ki yokuşlarda yürüyemezsen, o yokuşları
geçemezsen zaten o dereye hiç giremez ve
hiç yüzemezsin. Ama belli ki
Ardeşen GSK, o derede birçok sporcuya
yüzmeyi öğretmeye, Ardeşende ki dişi atmacalarda
yüzmeyi öğrenmeye niyetli.
Canlı olarak seyretme imkanım olmadı-
ki iyi bir maça mutlaka gideceğim-ama
televizyondan seyrettiğim kadarıyla,
Ardeşen GSK, sadece çay bahçelerindeki çocukları değil, aynı zamanda
annesini, babasını, kardeşlerini, anneanneleri, babaanneleri, arkadaşları da hentbol
maçlarına çekmeyi başarmış. “Hentbol aile mantığı içerisinde oynanan, taraftarı
ile birlikte keyif alınan bir spordur”diyor kulüp başkanı sayın Oğuz. Bunu da
gördüğümüz kadarıyla başarmış görünüyorlar. Çünkü bütün ilçe hentbol maçında, hatta Rize
artık hentbolu gayet iyi biliyor. Eksik bir şey varsa bile yakında hentbol taraftarı
kitapçığı çıktığında tamamlanmış olacak.
Böyle bir taraftar gurubuna Antalya Muratpaşa Belediyesi spor kulübü
sahipti. Şimdi de Rize Ardeşen GSK.
Rize Ardeşen GSK ve hentbol için en büyük
temennim, ömrü on bir yıl olan atmaca
gibi değil, çağlayan ve büyük bir coşkuyla akan Fırtına Deresi gibi, önüne
gelen her engeli aşan ve amacına ulaşan bir kulüp olarak kalmaları…
Diğer tüm bayan takımların web
sayfalarına tek tek baktım. Avrupa takımlarının sayfaları gibi bir sayfa düzenlemiş olan Ardeşen GSK sayfasına hayran
kaldım. Hentbolu sadece sahada değil, yaptığı etkinlik ve haberlerle basında da
hentbolu sıkça duyuran, yaptıkları bu çalışmalarla örnek bir kulüp olan Ardeşen
Gençlik Spor Kulübü yetkililerine, bu güzel ortamı yaratan teknik direktör
Kemal Durak’a ve emeği geçen herkese bir hentbolcu olarak, bir
taraftar olarak teşekkür etmek istiyorum. Umarım tüm bu çalışmalarınızın
karşılığını bir gün en güzel şekilde alırsınız. Çok teşekkürler. Yolunuz açık olsun.
İki temsilcimizle yer aldığımız Bayanlar Hentbol Challenge
Kupasında, İstanbul Maltepe Belediyesi Gençlik ve Spor Kulübü bayan hentbol
takımı elenirken, her iki karşılaşmayı
evinde oynayan Ardeşen Gençlik ve Spor Kulübü çeyrek finale kalmayı başardı. Fransa da
Issy Paris Hand takımı ile
oynadığı iki karşılaşmayıda kaybeden Maltepe Belediyesi GSK kupaya veda
ederken, Ardeşen GSK hentbol takımı, güçlü Sırp takımı karşısında ortaya koyduğu
mücadele sonucunda ilk sekiz takım arasına kalarak, adını çeyrek finale
yazdırmayı başardı.
Sporda sonucu her zaman sahada verilen mücadele belirler. 2006-2007
sezonunda Çankaya Belediyesi Anka’nın bugün oynayacağı Romen Jolidon Cluj’u
finalde yenerek Challenge Kupasında birinci
olan Sırbistan ekibi ZRK Naisa Nis
takımı büyük bir hata yaptı. Türkiye hentbolunun son günlerde büyük başarılara
imza atmadığını gören Sırp ekibi her iki karşılaşmayı da Türkiye’de, yani
Ardeşen de oynamayı kabul etti. Ancak Ardeşen’li hentbolcular, sonuçtan çok
yaptıkları bu hatayı unutmayacak olan
Sırp ekibine iyi bir ders verdiler. Ardeşen’de
beklenmedik bir tablo, beklenmedik bir seyirci, beklenmedik bir ilgi,
beklenmedik bir hentbol ve turu geçmeyi kafasına koyan bir hentbol takımıyla
karşılaşan Sırp ekibinin yaptığı hata pahalıya mal oldu. Zayıf bir rakiple
karşılaşacağını ümit eden Sırp ekibi yaptığı hatayı çok geç anladı. Bu onlar
için kötü bir sonuç ve kötü bir veda olurken Türk Hentbolu için de güzel bir
Pazar oldu. Hiçbir maçın sahada oynanmadan kazanılmayacağını rakibine öğreten
Ardeşen ekibi maç sonunda yenilmesine rağmen sevinen taraf oldu.
Dünkü karşılaşma sonucunda oyuncularımızdan Perihan’ın ve
antrenörümüz Kemal Durak’ın da dediği gibi bu tip müsabakalar iki aşamalı
müsabakalardır. Biz dün eğer beş farklı galibiyet elde etmemiş olsaydık, bugün
sahadan mutlu ayrılan takım belki de konuk ekip olacaktı. Böyle maçlarda atılan
her golün çok büyük değeri vardır. Çünkü
yenilen veya çıkarılan her top sonuca etki eder. Rakip takımın beş farklı üstün
olduğu zamanlarda veya Olha kırmızı kart aldığında yüreklerimiz ağzımıza geldi.
Ancak her iki maçı iyi oynayan, yüz
yirmi dakika sonunda turu hak eden takım bir üst tura ismini yazdırdı. Bugünkü maçta
kalede Jelena takıma büyük katkı sağladı. Hücumda tıkandığımız, gol
atamadığımız hatta dört kişi kaldığımız dakikalarda takıma hayat verdi. Tabii
yedi metrelerde Serpil’in de katkısını unutmamak gerek…
Takıma büyük katkı sağlayan diğer bir etken de Ardeşen
kentinin büyük çoğunluğunun müsabakayı seyretmeye gelmiş olmasıydı. Dişi
Atmacalara maç boyunca destek veren, Ardeşen’i çeyrek finale taşıyan ve
Sırbistan ekibini şaşkına uğratan taraftarlar, Ardeşen gibi küçük bir kentte
hentbolun nasıl sevildiğini gösterdiler.
Asıl adı Ardışen olan, zamanla Ardeşen olan bu kent halkı
bugün gerçekten şendi. Bu güzel günü bu halka yaşatan, hentbolu bu yöre ve
insanına sevdiren, bu başarıda ismi geçen veya geçmeyen kim varsa herkese
teşekkürler… Ardeşen Gençlik denildiğinde veya Dişi Atmacalar denildiğinde kim
akla geliyorsa sonsuz teşekkürler…
Daha güçlü rakiplerin olduğu bu kupada yolunuz açık,
golleriniz bol, kaleniz kapalı olsun…
Akdeniz
Gençlik Oyunları
Akdeniz
Oyunları ilk kez 1951 yılında, Mısır’ın
İskenderiye kentinde düzenlendi. Akdeniz’e kıyısı olan Asya, Afrika ve Avrupa ülkelerinin katılımıyla gerçekleştirilen bu büyük organizasyon
her dört yılda bir düzenleniyor. 18.Akdeniz Oyunları ise, 2017’de İspanya’nın Tarragona
kentinde düzenlenecek.
1951-2013
yılları arasında düzenlenen, toplam 17
Akdeniz Oyunlarında İtalya, en fazla madalya kazanan ülke durumunda.
İkinci sırayı ise Fransa alıyor. Toplam madalya sayısında ise Türkiye üçüncü
sırada. 1971 yılında İzmir de düzenlenen Akdeniz Oyunlarında Salon Hentbolu
henüz ülkemizde oynanmıyordu. Akdeniz Oyunlarında en büyük başarı, 2009 yılında
Pescara’da Bayan Milli takımımızın
aldığı gümüş madalyadır. 24 ülkenin katıldığı ve geçen yıl kendi evimizde Mersin’de
düzenlediğimiz Akdeniz Oyunlarında
ise Erkek milli takımımız üçüncülük
kürsüsüne çıkmayı başarmıştı.
Geçen ay yapılan 11. Erkekler Akdeniz Hentbol Konfederasyonu
Kupasında U17 Milli takımımız,
Karadağ'ı yenerek üçüncü oldu. Bu genç nesil için çok güzel bir başarı
ve bu gençlerin ileride A milli takımda
yer almaları en büyük arzum.
Şimdi 2013
yılında Mersin’de yapılan Akdeniz
Oyunlarına katılan ülkelere şöyle bir bakmak istiyorum. Arnavutluk-Cezayir-Andorra-Bosna Hersek-Hırvatistan-Kıbrıs-Mısır-Fransa-Yunanistan-İtalya-Lübnan-Libya-Makedonya-Malta-Monaco-Karadağ-Fas-San
Marino-Sırbistan-Slovenya-İspanya-Suriye-Tunus-Türkiye.
Hentbolda, Dünya, Olimpiyat ve Avrupa Şampiyonalarına
şöyle bir göz attığımızda Danimarka, İspanya, Hırvatistan, Macaristan, Polonya,
Fransa, İzlanda, Norveç, İsviçre, Almanya, Sırbistan, Karadağ gibi takımların
üst sıralarda yer aldığını görüyoruz.
Bu ülkelerden erkeklerde hentbolun güçlü isimlerinden Fransa, Hırvatistan, İspanya, Sırbistan, bayanlarda ise Karadağ,
Sırbistan, Fransa gibi takımların Akdeniz Oyunlarına katıldığını görüyoruz.
Mersin‘de konuşma imkanı bulduğumuz İSF Başkanı Hassan Moustafa, Akdeniz
Oyunlarının amacını, Dünya, Olimpiyat ve
Avrupa Şampiyonalarında şans bulamayan,
genç ve yetenekli sporcuların, bu gibi turnuvalarda oynama şansı elde ederek, oyununu
geliştirmesi, A takımlara ve bu gibi
turnuvalara, üst düzey müsabakalarına daha hazır hale gelmesi olarak tanımlamıştı.
Mersin’de ki Akdeniz Oyunlarında, Hırvatistan takımında dünyanın en iyi
oyuncusu seçilen Domagoj Duvnjak’ı görebildik mi? Ya da İvan Cupic, İgor Vori,
Marko Kopljar’ı… Bayan takımlarına örnek verecek olursak, Karadağ takımının
vazgeçilmezi olan Katarina Bulatovic Mersin’e
gelmiş miydi? Tabii ki hayır. Bütün
takımlar Akdeniz Oyunlarının amacına uygun, genç, yetenekli ve gelecek vaat eden
sporculara şans verirken, biz tam aksine
A takım düzeyindeki sporcularla bu turnuvalara katılmaktayız. Daha da
kötüsü ise, bu gençlerin bizim A takımımız karşısında sergiledikleri
oyun ve sahadan galip ayrılmaları.
Bu sistem sadece Akdeniz Oyunları içinde geçerli değil aslında. Seyrettiğim her Avrupa, Dünya veya
Olimpiyatlarda güçlü ülke takımlarında mutlaka yeni isimler vardı. Seksenli yıllarda bizim dönemimizde bu şans
verilirdi. O yıllarda biz Genç maçlarına da A takımla, A takım maçlarına da A
takımla katılırdık. Şimdi de aynı… Uzun yıllar bütün turnuvalara A takımla ve
aynı isimlerle katıldık. Üstelik hiçbir büyük organizasyonlara katılamamamıza
rağmen… Şimdi yeni yeni farkına varmaya
başladık. Ama çok geç kaldık. Senelerdir ısrar edilen, çok emek verilen, ancak oynadığı hentbolu
yeterli gören ve bir adım ileri gitmeyen sporculardan artık vazgeçip yeni hentbolculara kapı açmalıyız. Bu gibi
turnuvalar yeni isimlerin ortaya çıkması için büyük şans…
U17 Erkek milli takımımızın aldığı başarının ileriki
yıllarda da devam etmesini gönülden isteyen ve destekleyen bir eski
hentbolcu olarak- ki bu jenerasyondan çok ümitliyim-bu takımları yeneriz, play-off’lardan
geçeriz, Makedonya’yı, Litvanya’yı ya da Hollanda’yı yeneriz, düşüncesini bırakıp, Akdeniz Oyunlarının amacı
gibi tekrar gençlere şans tanınması gerekir diye düşünüyorum. Gecikmeden ve çok
radikal bir biçimde… Yeterince geç kalındı. Ülkeler bunu yapmıyorsa, İHF
bunu sağlamalı…Sadece belli yaş düzeyindeki sporcuların bu gibi
turnuvalarda oynanmasına olanak verilmeli…Gerekirse adı değiştirilmeli.
Akdeniz Gençlik Oyunları gibi…
Biz bir takımız
“Bir araya gelmek sadece bir
başlangıçtır. Yan yana durmak bir ilerleme sayılabilir. Ama asıl başarı
birlikte çalışmayı sağlamaktır.” Henry Ford
Hentbol bir takım oyunudur.
Dayanışma, paylaşma, bir guruba ait olma, birlikte hareket etme, gibi birçok
özellikleri içerir. Bazı oyuncuların güçlü, bazılarının hızlı, bazılarının
uzun, bazı oyuncuların daha yetenekli, bazılarının ise daha zeki
oldukları, kısaca farklı özelliklere sahip sporcuların yer aldığı bir
takım sporudur. Amaç; farklı beceri, tutum, yetenek, bilgi, beceri ve
karaktere sahip olan bu insanlarla iyi
bir takım oluşturmaktır.
İyi bir
takım yaratmak ve başarı beklemek sadece sahadaki oyunla mümkün değildir. İyi
bir takım yaratmak, iyi bir sonuç almak
ve saha içindeki oyunu daha da güzelleştirmek, en az saha içinde verilen
emek kadar, saha dışında verilen emek ve
gösterilen ortak çaba ile mümkün olabilir. Belirlenen hedeflerle, bu
hedeflere ulaşmak için oluşturulan iyi
bir ekiple, bu ekibin verdiği zaman ve mücadeleyle, tanıtımlarla, başarılarla
ve bunların sürekliliği ile mümkün olabilir.
Bizler yani saha dışındaki insanlar,
genellikle saha içinde gördüğümüz oyunla, performansla oyuncuları, oyunu,
hentbolu değerlendiririz. Kim, kaç gol atmış, kaç pas hatası yapmış, kaç pas
arası yapmış, kaç asist yapmış? Başarıyı
veya başarısızlığı bunlara göre değerlendiririz.
Avusturalya Açık Tenis Turnuvası
yaklaşıyor. Orada da göreceksiniz ki, şampiyon olan bir tenisçi, önce kendi
ekibine ve sonrasında medyaya,
sponsorlara, ailesine, her zaman yanlarında olan seyirciye teşekkür
ederek bitirir konuşmalarını.
Formula 1 de bile durum aynı. Pit stop’da sekiz on
saniyelik bir zaman dilimi içerisinde aynı anda, hep birlikte yüksek bir
performans gösterilmesi gerekir
Takım
olmak demek, aynı anda hem bir kişi, hem
de bir bütün olmak demektir. Direksiyonda bir kişi,
ama arkasında kocaman bir ekip.Tıpkı bir tenisçi ya da bir Formula 1 yarışçısı gibi.
Ekip
çalışması, başarının en önemli anahtarlarından birisidir. Bir bütün olduğumuz
zaman, kendi başımıza başarmayacağımız işleri başarır, tek başımıza
ulaşamayacağımz hedeflere ulaşırız. Hiç bir işin tek
başına başarılmayacağını biliyoruz.
Hiçbir oyuncu tek başına o golü atamadığına, hiçbir oyuncu
tek başına o sahaya çıkamadığına, hiçbir antrenör takımı olmadan yedek bankında oturamadığına, hiçbir idareci
o takım olmadan o sıfatı alamadığına, hiçbir gazeteci o takım olmadan o yazıyı
yazamadığına veya hiçbir televizyon kanalı o takımlar olmadıkça o yayını yapamadığına göre, herhangi bir seyircide amaçsızca salona
gelmediğine göre bizim birbirimize ihtiyacımız var. Bizim birlikte çalışmaya
ihtiyacımız var. Bunun içinde federasyonun, hentbolu hak
ettiği yere taşımak istiyorsa,
sponsor, medya, kulüp, yönetici,
antrenör, sporcu, malzemecisi, yani spor
kavramının içinde yer alan tüm birimlerle iyi bir ekip çalışması yapması
gerekir.
Saha dışında hentbolun tanıtımı
aşamasında; hentbolhaber ve hentbolgazetesi çalışanlarının verdiği destek, bazı
kulüplerin sponsorluk anlaşmaları,
birkaç kulübün sadece hentbola ait web sayfaları oluşturmaları, çok az da olsa bazı süper lig maçlarının
Ntvspor’dan yayınlanması, l.lig müsabakalarının Çay tv kanalıyla seyrediliyor
olması, Antalyaspor gibi büyük bir camianın hentbolu seven bir seyirci gurubu
yaratması, artık hentbolu Ardeşen de herkesin biliyor olması ve hatta bazı
hentbolcuların kendi internet sayfalarından ya da twitter üzerinden hentbolu sürekli gündemde tutmaları hentbol için güzel
şeyler.
Yeni bir yıla başlarken, bende Sayın
Bilal Eyüpoğlu gibi 2014 yılının, 2013 yılından daha iyi olmasını arzu
ediyorum. Ama bunlar için- daha öncede kullanmıştım yine kullanıcam- çokdan
çok daha çok
çalışmamız gerekiyor. Saha içinde ve saha dışında.
Anne koyun ile aslanın hikayesini bilirsiniz. Anne koyun, annesi avcılar tarafından avlanmış bir aslan
yavrusunu kendi kuzusuyla birlikte emzirmeye başlar. Aslan büyüdükçe koyun gibi
hareket etmeye başlar. Yalnız, kendisine süt emziren anne, devamlı olarak
kendisinin kuzu değil, bir aslan yavrusu olduğunu, aslan gibi hareket etmesini
söyler. Tabiatı gereği aslanlar gibi kükremeli, ormanda yaşayan tüm hayvanlara
ne kadar güçlü olduğunu göstermelidir.. Bu sözleri duyan aslan, her seferinde
ben aslan değil koyunum der. Anne koyun ise ne olur bir kere kükre, bak
göreceksin herkes senin aslan olduğunu
anlayacak diye ısrar eder. Aslan anne koyunun hatırını kırmaz ve bir
aslan gibi kükrer. Aslan kükrer kükremez ormandaki bütün hayvanlar ürker ve
korkularından ne yapacaklarını şaşırırlar. Aslan da kendi çıkardığı sesi
duyunca şaşırır ve annesine dönerek: ‘Meğer ben gerçekten aslanmışım’der.
Artık hentbolunda kükreme ve sesini diğerlerine
duyurma zamanının geldiğini düşünüyorum.
Bu kadar sessizlik yeter. Artık hentbolun; futboldan, basketboldan, voleyboldan çok daha
güzel, çok daha dinamik, güç ve beceri isteyen ve tam da bize uygun bir spor dalı olduğunu herkese duyurmanın
zamanı geldiğini düşünüyorum. Eğer hep
birlikte hareket eder, hep birlikte çalışırsak daha çok ses çıkaracağımızı
düşünüyorum.
2014 yılının, hentbolun en güzel, en başarılı,
en unutulmaz yılı olması dileğiyle…
Search
Blog Listem
Popular Posts
-
2011 yılı.. Görev yaptığım Anıttepe İlköğretim Okulunda değil, Spor Genel Müdürlüğünde görevliyim. O yıl da Trabzon’da Avrupa Gençlik Oyunl...
-
Yaşar Sevim’in aramızdan ayrılışının 5.yılında, 9 Şubat Pazar günü saat 11:00 da kabri başında onu sizlerle beraber anmak istiyoruz. Öğ...
-
Bir hentbol takımının en önemli unsurlarından birisi kalecidir. Oyun içerisinde bir takımı etkileyebilecek en önemli pozisyon olarak da ifa...
Recent Posts
Labels
Blog Archive
-
2017
(21)
- Aralık (1)
- Kasım (3)
- Ekim (3)
- Eylül (2)
- Ağustos (1)
- Temmuz (5)
- Nisan (1)
- Mart (2)
- Şubat (1)
- Ocak (2)
-
2015
(52)
- Aralık (2)
- Kasım (4)
- Ekim (5)
- Eylül (2)
- Ağustos (2)
- Temmuz (27)
- Mart (5)
- Şubat (2)
- Ocak (3)
-
2014
(52)
- Aralık (1)
- Kasım (2)
- Ekim (1)
- Eylül (4)
- Ağustos (3)
-
Temmuz
(12)
- TED ANKARA KOLEJİ KÜÇÜK ERKEK HENTBOL TAKIMI-2007
- Almanya COMMERZBANK ARENA STAD'ında , 6 Eylül 201...
- Bir daha ne zaman böyle büyük takımları izleyebile...
- Füchse Berlin'in 2014-2015 sezon formaları..
- Sezon Geçişi ve Önemi
- 2014 Bayanlar Avrupa Şampiyonası Maç Programı Açık...
- Futbol, Hentbol Gibi Oynansa Nasıl Olur?
- Ardeşen GSK’in Dişi Atmacaları…
- Dişi Atmacalar Challenge Kupasında Çeyrek Finalde
- Akdeniz Gençlik Oyunları
- Biz bir takımız
- Haziran (13)
- Mayıs (15)
- Nisan (1)