Zeynur Pehlivan; Beden Eğitimi Öğretmeni, Milli Hentbolcu, Antrenör, Hentbol Yazarı; Eğitim Uzmanı, Milli Hentbolcu Zeki Pehlivan'ın Eşi; Lise Öğrencisi, Milli Hentbolcu Doruk Pehlivan'ın Annesi
  • Kaliteli Hentbol : Seyirci

    Türkiye de ki U20 Avrupa Erkekler Hentbol Şampiyonası esnasında Talant Dujshebaev ve Heiner Brand’la sohbet etme şansına sahip olmuş, Heiner Brand’a ise bir çok sorunun ...

  • Bir Hentbol Maçına Bunun için Gitmelisiniz..

    Pek çok spor dalı bir birine benzer özellikleri ve becerileri içerir. Bu becerilerin üst düzeyde uygulandığı sportif özelliklerde bu branşın güzelliklerini ortaya çıkarır....

  • Siyah Final

    Herkes tahmin eder, Erkekler Hentbol Süper Liginde Beşiktaş’ın final oynayacağını. Ve bu nedenle gözler diğer finaliste çevrilir. ...

15 Ağustos 2015 Cumartesi


Bardağın dolu tarafını göstermek, aslında bir yerde bardağın boş tarafını da göstermektir. Ama ben bu yazımda, diğer bir çok yazımda olduğu  gibi hentbolun dolu tarafını, güzel tarafını sizlere göstermek istiyorum.
Önümüzde,  aşılması büyük ve güç bir barikat gibi duran, her zaman nefes alan, su alan, güneş alan devasa yapısı, devasa bütçesi, milyonlarca izleyeni ve milyon dolarlık oyuncuları ile herşeye fazlasıyla sahip olan futbol; kapalı alanda oynanan, bazen nefessiz, bazen susuz, bazen güneşsiz, genellikle seyircisiz, çoğu zamanda parasız kalan  oyuncuların olduğu hentbol gibi amatör branşları tamamen gölgesinde bırakmış durumda.
O nedenle, bu barikatı aşıp ne birisi yolumuzu soruyor, ne  birisi gelip kapımızı çalıyor, ne kimse içeride neler olduğunu biliyor, ne de merak ediyor.  Bizler 90 dakika oynanan bir  futbol maçında neler olduğunu, neler yaşandığını, 90  programdan, 90 yorumcudan, 90 açıdan ve en az 90 kez öne-geri alınan görüntülerden izliyoruz, dinliyoruz, öğreniyoruz.
Bu kadar çok zaman, bu kadar çok sayfa, bu kadar çok insan, bu kadar ekran kaplayan bir branştan hentbola sıra gelmediği için, hentbolda neler olup bittiğini ne yazık ki hentbolcudan başkası bilmiyor. Onun için bu yazımda ben, özellikle bu sezon veya son zamanlarda hentbolumuzda olan güzel şeyleri yazmak, duyurmak  istedim.
Futbolu hepimiz seviyoruz, hepimiz izliyoruz. Ama futbolu konuşurken, hentbolda olanları ve aşağıdaki yazdıklarımı da bilin istedim. Güzel şeyler hentbolda da var, duyun  istedim.
·         Beşiktaş Mogaz Hentbol takımının VELÜX  EHF Erkekler Şampiyonlar Liginde gruplara kalması, tüm maçlarda çok başarılı mücadele sergilemesi, Sinan Erdem Spor Salonunda oynanan KIF Kolding maçında seyirci rekorunun kırılması, Ehf tv’de yayınlanan haftanın “En İyi Golü”, “En İyi İlk Yedisi”, “En İyi Kurtarışı”, ”En İyi Oyuncusu” gibi görüntülerinde sık sık oyuncularımızın yer alması, EHF Başkan ve yardımcılarının FC Barcelona maçında tribünde yer alması,  
·         Kürşad Erdoğan-İbrahim Özdeniz hakem çiftimizin, VELÜX EHF Erkekler Şampiyonlar Liginde ve  Macaristan ile Hırvatistan’ın ortaklaşa düzenlediği Kadınlar Avrupa Şampiyonasında düdük çalmaları,
·         A milli takım oyuncumuz Can Çelebi’nin Hırvatistan gibi güçlü bir hentbol ülkesine transfer olması ve daha ilk senesinde başarılı bir grafik sergilemesi, kendini kabul ettirmesi,
·         U17 Bayan Hentbol Milli takımının Tunus’ta düzenlenen Akdeniz Konfederasyon Kupasında final oynaması ve ikinci olması,
·         U17 Erkek Hentbol Milli takımının İtalya’da düzenlenen Akdeniz Konfederasyon Kupasında üçüncülük-dördüncülük maçı oynaması ve dördüncü olması,
·         Trabzon’da düzenlenen Uluslararası Okul Sporları Hentbol Şampiyonasında kızlarda İstanbul Doğa Kolejinin Dünya Şampiyonu olması,
·         Antalya Muratpaşa Belediyesi kadın hentbol takımının daha önceki başarılarına bu sene de bir yenisini ekleyerek  EHF Cup’ta yarı finale kalması,
·         Kenan Gökmen arkadaşımızın Uluslararası Gözlemci olmayı başarması ve yurtdışında  görevler almaya  başlaması,
·         Ardeşen Gençlik ve Spor Kulübünün hentbolu bir ilçeye sevdirmesi ve bütün maçlarını dolu tribünler önünde oynaması,
·         1.Lig Erkekler Liginde mücadele eden Göztepe Spor Kulübünün kombine bilet satması ve her maçını yüzlerce taraftar önünde oynaması,
·         Kastamonu Belediyesi Gençlik ve Spor Kulübünün, “Kastamonu Hentbol Fabrikası” adı altında bir proje yapmaları, Kastamonu GSK antrenörü Osman Kalyoncu ve ekibinin  3 bin 170  öğrenci arasından seçtikleri 440 öğrenci ile güzel bir açılış gerçekleştirmeleri ve bu projeyi anlatmaları, 
·         Yazılı ve görsel basında, sosyal medya da hentbolun daha fazla yer alması, sesinin daha fazla duyulmaya başlanması,
·         Yurtiçi ve yurtdışından bütün hentbol haberlerinin yer aldığı aylık Hentbol Magazin Dergisinin yayınlanıyor olması,
·         Hentbolla ilgili haberlerin takip edilebileceği Hentbolhaber.net, Hentbol Gazete gibi,  hentbolla ilgili internet sitelerinin olması, Hentbolhaber’in milli takımlar, kulüpler ve sporcularla ilgili videolar, özel röportajlar, özel haberler yapıyor olması,
·         Sezon sonunda Hentbol Magazin Dergisinin düzenlediği Ödül Gecesi’nin yapılıyor olması,  bu gecede hentbolun en iyilerinin seçiliyor ve buluşuyor olması,
·         KNN Sports koordinatörlüğünde  Antalya Manavgat’ta, Manavgat Veteran Hentbol Turnuvasının düzenlenmiş olması,
·         Eskişehir’de, Sinan Öner’in başlattığı “Hentbolcular Buluşuyor” etkinliğinin, İstanbul’dan sonra bu sene Adana’da  düzenlenecek olması ve bunun  geleneksel hale gelmiş, her sene başka bir ilde yapılacak olması,
·         Yenimahalle Belediyesi Spor Kulübü kadın hentbol takımı antrenörü Serdar Eler’in, IHF Lektörü olması,
·         Mersin Hantaş  Sportif  Spor Kulübünün kendi sahalarında Beşiktaş Mogaz hentbol takımı ile oynadıkları Süper Lig maçında, Beşiktaş Mogaz  takımını  sahaya çıkarken, VELÜX EHF Erkekler Şampiyonlar Liginde gösterdikleri başarılı mücadeleden ve Türkiye’yi en iyi şekilde temsil etmelerinden dolayı tebrik etmeleri ve alkışlamaları, spor sahalarında görmek istediğimiz Fair-Play davranışını hentbolda sergilemeleri, 
·         Mardin Beşiktaşlılar Derneği başkanı Kadir Kerimoğlu’nun çabalarıyla Mardin’de bir Hentbol Panelinin gerçekleştirilmesi ve bu panele Beşiktaş Mogaz Menajeri Berk Karahan, oyuncu İbrahim Demir, hentbol yazarı  Zeynur Pehlivan ve  yorumcu Barış Uzel gibi isimlerin davet edilmesi,

Hentbolun dolu tarafıdır, öğrenin istedim. 
Posted by http://zeynurpehlivan.blogspot.com/ on 10:40 in    No comments »

80’li yılların ilk seneleri.. Altı Eskişehir’li, bir İzmit’li olmak üzere yedi hentbolcu, İstanbul Moda’da Kuzukestane sokakta aynı evde yaşıyoruz.  Kadıköy’ün en güzel yerinde..
Dışarı çıktığınızda hemen köşe başında mis gibi milföy pastası kokuları, biraz sola gittiğinizde Moda’da ki tahta sandalyeli Çay Bahçeleri ve Ali Baba Dondurmacısı, biraz aşağıya gidince Yoğurtçu Parkı,  biraz sağa gittiğinizde de tarihi Süreyya Sineması, Altıyol. 
..ve  balıkçısı, kitapçısı, kafeteryaları ve Baylan Pastanesi ile Kadıköy Çarşısı.. Boğaz’ın altından iyot kokuları akarken, o muhteşem gemiler geçerken, vapurun yanında oturup bir Haydarpaşa’ya, bir Kız Kalesine, bir Çamlıca’ya, bir Dolmabahçe’ye, bir Ortaköy’e, bir Kuleli’ye, bir Rumeli, Bir Anadolu Kavağına bakmak varken, eve girmek istemiyordu insanın canı ama,  biz o eve yedi kişi giriyorduk. Daha sonra Feneryoluna, çok daha büyük bir eve taşınmıştık ama bütün anılarımız dört ranzalı o evde kalmıştı.
Bir yatağın, bir şifonyerin, bir radyonun, bir televizyonun, bir montun, bir tişörtün hepimize yettiği günlerdi. Bir kazağın, bir montun, bir parfümün tek bir sahibi yoktu. Bir gün ben, bir gün başkası kullanırdı. Ben Hale’nin, Hale benim, Sesli, Ayten’in, Ayten Ayfer’in çamaşırını yıkayabiliyordu.
Ne odası, ne banyosu, ne de masası küçüktü. Yemekler kocaman bir tencere ile,  yumurtalı ekmek tepsi büyüklüğünde, çaylar su bardağında içilirdi. Hilmiye hanım teyze veya Hadiye hanım teyzenin görderdiği herşey dört gözle beklenir, herşey beraberce tüketilirdi. Ne Hadiye hanım teyzenin zeytinyağlıları unutulur, ne de Hilmiye hanım teyzenin marmelatları, cevizli çörekleri..
Mis gibi gençlik kokan, dostluk kokan, ev gibi kokan yıllardı.. Giysilerden, eşyalardan, alandan daha büyük yüreklerimiz vardı.
O günlerden bir yılbaşı gecesi.. Belli ki önemli bir maç var ve hepimiz İstanbul’da kalmışız. Hatta Hale, biz İstanbul’da kalıyoruz diye, İzmit’e bile gitmemişti.
O yılbaşı gecesi, bir misafirimiz daha vardı. Güneş gazetesinden Mustafa Kefkef, yılbaşını yedi başarılı hentbolcunun yaşadığı-ki  o dönem o evdeki altı sporcu milli takıma giderdi- bizim evde geçirmek istedi. Bizde memnuniyetle kabul etmiştik. Her maçımızı yazan, her hentbol takımını takip eden, sakalı, gözlüğü, göbeği ve şirinliği ile sevdiğimiz Mustafa bey zaten içimizden birisi gibiydi. Bu günkü spor muhabirlerinden çok uzaktı yani..
O dönemler bana, üzerine resmimi işlediği bir bakır tabak bile hediye etmişti. Daha sonra karardı diye atmıştım. Şimdi kafamı kırıyorum. Umarım Arzu Tüzün atmamıştır. Ona da yaptığını hatırlıyorum.
 O günlerde kaptanımız Ayten, herşey için bize öncülük yapıyordu. Sadece sahada değil, evde de becerikliydi. Yılbaşı masasındaki çoğu şeyde onun eli vardı. Yaptığı mantılar, zeytinyağlı dolmalar bizim yapacağımız şeyler değil, genellikle yiyeceğimiz şeyler olurdu. Saatlerce süren mayonez denemesinde başarılı olduktan sonra mükellef bir sofra hazırlamıştık ve misafirimizi karşılamaya hazırdık.
Akşam saati, şık bir takım elbisesi, elindeki hediyeler ve pasta ile  tam bir beyefendi gibi karşımızdaydı Mustafa Kefkef. Açıkcası, evde olduğumuz için, biz kıyafetimize bu kadar özen göstermemiştik.
Bir Mustafa beyin kıyafetine, birde kendi kıyafetimize bakmıştık. Mustafa beyi, bizler kot ve tişörtle karşılamıştık. Spor terimi ile ilk golü yemiştik yani. Çok mahcup olmuştuk, ama öğrenmiştik.  Özel bir geceye, özel bir misafire, özel bir ilgi gösterilmeliydi.
Tavlalar, fıkralar, tombalalar ve kahkahalardan sonra sıra yemeğe gelmişti. Herşey çok lezizdi. Bir kaşık alan bir kaşık daha, bir tabak alan bir tabak daha, almak istiyordu. Herkesin midesini fazlasıyla yer kapladığını düşünerek tüm yiyecekleri mutfağa götürmüştük.
Bütün bir günümüzü alan bu yiyeceklerin ve sohbetin keyfi ile tam masadan kalkmak üzereydik ki, Mustafa bey bir tabak daha pilav istedi.
Eyvah!.. Masanın başında bir asilzade gibi oturan Mustafa beye, kıyafetlerimize onun kadar gerekli özeni göstermediğimiz için yeterince mahcup olmuştuk, ama şimdi ne yapacaktık. Çünkü biz,  bütün yiyeceklerden bir tepsi hazırlayıp, bize her konuda yardımcı olan apartman görevlisinin dairesine götürmüştük. Tabii tüm pilavı da..
Hepimiz mutfağa koştuk..  “Pilavın olduğunu gördü, adama nasıl yok deriz!”. “Ben yok diyemem!”. “Ben de!” diyemem. “Eee!. Ne yapacağız o zaman!” 
Gittik efendim. Apartman görevlisinin evine gittik ve pilavları varsa, bize biraz önce getirdiğimiz pilavdan vermelerini istedik. Yaptık bunu.. Mustafa beye, “Pilavı biz apartman görevlisine verdik. Pilav kalmadı.” diyemedik, ama verdiğimiz pilavı istemeyi bildik. Evimize, elimizde bir  tabak pilavla geri dönmüştük. Mutfaktan pilav getirmek biraz zaman almıştı ama Mustafa beyin tabağına pilav koymayı başarmıştık.
Çok  mutlu olmuştuk çok..  Yüzlerimiz daha çok gülmeye başlamıştı. Ne  güzel günlermiş..
Hentbol böyle günler, böyle geceler, böyle dostlar ve böyle anılar bıraktı bize..
Hepinizin hayatında hazırladığınız masayı paylaşacak,  onlar için pişirdiğiniz yemekleri yiyecek, onlar için gidip başkasının evinden pilav isteyeceğiniz, kıramayacağınız dostlarınız olsun.
2015,  çok sevdiğiniz bir dost, çok sevdiğiniz bir kitap, çok sevdiğiniz bir yemek, çok sevildiğinizi hissettiğiniz bir an, çok sevdiğiniz “yaşamak” tadında olsun..
Nice yıllara..

Not: Seni rahmetle anıyorum Mustafa Kefkef. Mekanın Cennet Olsun.
Posted by http://zeynurpehlivan.blogspot.com/ on 10:38 in    No comments »

Bookmark Us

Delicious Digg Facebook Favorites More Stumbleupon Twitter

Search