Zeynur Pehlivan; Beden Eğitimi Öğretmeni, Milli Hentbolcu, Antrenör, Hentbol Yazarı; Eğitim Uzmanı, Milli Hentbolcu Zeki Pehlivan'ın Eşi; Lise Öğrencisi, Milli Hentbolcu Doruk Pehlivan'ın Annesi
  • Kaliteli Hentbol : Seyirci

    Türkiye de ki U20 Avrupa Erkekler Hentbol Şampiyonası esnasında Talant Dujshebaev ve Heiner Brand’la sohbet etme şansına sahip olmuş, Heiner Brand’a ise bir çok sorunun ...

  • Bir Hentbol Maçına Bunun için Gitmelisiniz..

    Pek çok spor dalı bir birine benzer özellikleri ve becerileri içerir. Bu becerilerin üst düzeyde uygulandığı sportif özelliklerde bu branşın güzelliklerini ortaya çıkarır....

  • Siyah Final

    Herkes tahmin eder, Erkekler Hentbol Süper Liginde Beşiktaş’ın final oynayacağını. Ve bu nedenle gözler diğer finaliste çevrilir. ...

18 Aralık 2016 Pazar


Sadece hentbolcu olduğum için değil; Atletizm branşının, yani sporun anası olan mükemmel bir sporun bütün dallarını hentbolda gördüğüm ve bulduğum için, hentbol sporunu güzel bulduğumu defalarca yazmış ve söylemişimdir.
Hızlı hücuma giderken 100 metre yarışındaki gibi süratler; kale atışı uygularken Cirit Atmadaki gibi atışlar; 60 dk. boyunca hem hücum, hem savunmada ayakta kalmaya çalışırken 5000 m., 10000 m. veya bir Maraton yarışındaki gibi dayanıklılıklar; savunmanın üzerinden veya kanatlardan atış uygularken bir Engelci, Uzun Atlama veya Yüksekçi gibi yükselme ve mesafe kat etmeler; pivot oyuncusunun savunma oyuncusundan kurtulmak için bir Çekiççi hızıyla yaptığı dönüşler..
Dayanıklılık, kuvvet, sürat, koordinasyon, estetik en üst safhada..
Tüm vücudun kuvveti, tüm organların sürati,  tüm aklın dikkati en üst safhada..
Hentbol işte tüm bu güzellikleri birarada bulunduran ve tüm bu güzellikleri muhteşem bir şekilde bize sunan bir spor.
Ama durun! Hentbolun güzelliği henüz bitmedi. Hentbolun güzelliği sadece bu kadar değil!  Hentbol tüm bunların yanında öyle güzel birkaç şeyi daha içinde bulundurur ki, buna “Hayır!” diyen bir erkek, ya da bir çocuk henüz görmedim. 
Şimdi biraz önce saydığım dayanıklılığa, sürate, kuvvete, akla, estetiğe bir de milyonları peşinden koşturan o meşin yuvarlağı, o meşin yuvarlağın doksandan girdiği ağları, o direkleri ve sonrasında gelen o “GOLLLL” seslerini ekleyin! Yani top, kale ve golü ekleyin! 
Ortaya öyle güzel bir spor dalı çıkıyor ki! Ortaya, stadlara binlerce insanı toplayan iki güzel branşın, atletizm ve futbolun karışımı çıkıyor ki, sormayın gitsin! 
İşte bunun adı hentbol!
Bolt gibi koşan bir sporcu da görürsünüz hentbolda, Messi gibi aldatma yapan da..
Anita Wlodarczyk gibi güçlü bir kadın da görürsünüz hentbolda, Zidane gibi estetik gol atan da..
Carl Lewis gibi uçan bir atlet de görürsünüz hentbolda, İbrahimovic gibi mesafe tanımadan şut atan da..
İşte bunun adı hentbol!


Ve en önemlisi de ne biliyor musunuz? Hentbol seyretmenin en büyük keyfi ne biliyor musunuz? Atletizmdeki gibi tek başına koşmuyorsun! Futboldaki gibi hücum ve savunma oyuncuları olarak ayrılmıyorsun! Hep beraber koşuyor, hep beraber savunma yapıyor, hep beraber hücuma gidiyorsun! Hep beraber yeniliyor, hep beraber kaybediyorsun! 
Kanat oyuncusu da gol atıyor, kalecisi de.. Oyun kurucusu da yedi metre atıyor, pivot oyuncusu da.. Sahadaki de topa dokunuyor, kenardaki de.. Her oyuncu zaman alıyor, her oyuncu sahaya giriyor, her oyuncu mücadeleye katılıyor hentbolda..
Hentbolun güzelliği, hentbolu diğer branşlardan ayıran en önemli özelliği işte burada. “Oyuna giremezsin!” “En fazla üç oyuncu değiştirebilirsin!” “Oyuncuya dokunamazsın!” diyen yok! 
Hentbol; dilediğince koşabildiğin, dilediğince gol atabildiğin, dilediğince yeteneklerini ortaya koyabildiğin bir spor dalı..
Hentbol; sporcusuna bütün özgürlükleri tanıyan bir spor dalı..
Bugün Kadınlar Hentbol Avrupa Şampiyonasında final günü. Bu güçlü, bu süratli, bu dayanıklı ve bir o kadar güzel kadınları; bu estetik, bu akıl, bu özgürlük ve bir o kadar bol gollü bu güzel hentbolu izlemenizi öneriyorum.
Hentbolun ne kadar muhteşem bir spor olduğunu bu mücadeleler esnasında göreceksiniz. İyi seyirler.,
#HentbolGüzeldir #PureHeartAllHands #EHFEURO2016
Posted by http://zeynurpehlivan.blogspot.com/ on 00:19  No comments »

13 Aralık 2016 Salı

Ankara Yıldırım Beyazıt Lisesi’nde öğretmenlik yaptığım günlerdi. Kalkmış, kahvaltımı etmiş ve o zamanlar kullandığım bordo küçük Peugout arabama binip okula gitmek için yola çıkmıştım. 
Bir süre yol aldıktan sonra bir an cüzdanımı yanıma almadığımı, evde unuttuğumu fark etmiş ve bir süre ne yapacağıma karar verememiştim. Dönüp almalı mıydım, yoksa okula mı geç kalmalıydım! Dersime, okuluma hiç geç kalmamıştım ve o gün de kalmak istemiyordum. Kenara çekip durdum. “Eyvah! Aksilik değil mi! Ya bir şey olursa!” diye düşünmeye başladım. 
Dönüp dönmemek arasında karar veremiyordum. Ama birkaç saniye sonra kararımı belirleyen ilginç bir şey oldu. Arabamın tam önünden kara bir kedi geçti. 
 “Tamam!” dedim. “Okula gidiyorum! Kara kedinin uğursuz olup olmadığını ben bugün bu şekilde test edeceğim!” dedim ve gülerek yola çıktım. Gidiyorum ama bir taraftan da kendi kendime  “Zeynur! Yanında ehliyetin yok! Kimlik kartın yok! Her zamankinden daha dikkatli araba kullan lütfen!” diyorum.
Bu düşüncelerle kaza, bela olmadan okuluma ulaştım.
Dersim bitti. Dönüş vakti geldi. Arabaya bindiğim anda beni aldı yine sabah geliş anındaki duygular, düşünceler… Ehliyet yok, kimlik yok! “Ha gayret Zeynur! Sabah okula nasıl sakin bir şekilde geldiysen şimdi o şekilde git kızım evine!” diyorum.


Yola çıktım. Sorunsuzca dönüş yapacağım Kazım Karabekir Caddesine kadar geldim. Kırmızı ışığın yandığını görünce durdum. Durunca, dönüş yapacağım tarafta bir polis aracının beklediğini gördüm. Tabii aklımdan da size yazdıklarım geçiyor. Ben polise odaklanmış ve bu düşüncelere dalmışken arkamdan güçlü bir klakson sesi duydum ve yeşil ışığın yandığını bana işaret ettiklerini düşünerek hareket ettim.
Etmez olaydım! Geçtikten sonra fark ettim ki, arkamdan hiçbir araç gelmiyor! Bu kural dışı ve dikkatsiz tutumun polis memurunun tabii ki gözünden kaçmamıştı! Aracımın önüne geçti ve beni eliyle yol kenarına davet etti. 
Kenara geçtim ve durdum. Durdum ama, beni öyle bir gülme aldı ki sormayın gitsin! Kara kedi geliyor aklıma… “Uğursuzluk getirir!” dedikleri kadar varmış diyorum. “Hani daha dikkatli olacaktın Zeynur!” diyorum. 
Diyorum da diyorum! Ama bir taraftan gülmeye devam ediyorum. Camı açtım ve ben hala gülüyorum. Polis memuru, bir süre benim gülmemin sonlanmasını bekledi, ben de kendimi toparlamaya çalıştım.  Ama hala aklımda “Ah o kara kedi yok mu o kara kedi!” sözleri..
“Galiba fark etmediniz hanımefendi! Kırmızı ışıkta geçtiniz!”
“Fark ettim ama geçince!” dedim. 
“Ehliyet, ruhsat lütfen!” dedi. 
“Biliyorum memur bey, trafik kuralını ihlal ettim ve her cezama da razıyım. Ama önce lütfen size bir şey anlatmama izin verin!” dedim ve başladım anlatmaya..
Ben öğretmenim de.. Sabah yarı yola geldiğimde cüzdanımı almadığımı fark ettim de.. Bunu fark ettiğimde önümden bir kara kedi geçti de.. Ben de kara kedinin uğursuzluk getirip getirmeyeceğini öğrenmek istedim de.. Derse geç kalmama isteğim işin diğer tarafı da.. Kırmızı ışıkta beklerken aklımdan bunlar geçiyordu ve  gözüm sizdeydi de.. Bu yüzden arkamdan çalan klakson sesini duyunca, yeşil ışık yandı da benim hareket etmemi istiyorlar zannettim de.. Anlattım da, anlattım ve sonunda bitirdim.


En sonunda da; “İşte böyle tesadüfler, kara güzel kedilerin namını zedeliyor!” dedim. 
Gencecik, filinta gibi, göreve yeni başlamış olduğu çocuksu halinden belli olan polis memuru anlattıklarımı dinledikçe başladı gülmeye..
“Beni durdurduğunuzda işte bunlara gülüyordum! Şimdi ceza makbuzunu alabilirim. Çünkü şu an ben her türlü cezalıyım. Hem kırmızı ışıkta geçtim, hem de tüm gün ehliyetsiz araç kullandım.”
Ben, polis memurunun elini ceza makbuzuna atmasını beklerken, elini benim elime uzatmasıyla “Hanımefendi, yolunuz açık olsun. Güle güle gidin!” demez mi?
“Nasıl yani! Ceza yazmayacak mısınız?”
“Hayır yazmayacağım."
"Neden?"
"Kural ihlali yapıp, çevirdiğimiz hiçbir araç sahibinden böyle bir hikaye duymamıştım. Beni keyiflendirdiniz. Size de inanıyorum. Buyrun. Yolunuz açık olsun! Gidebilirsiniz.” 
“Gerçekten mi!”
“Gerçekten!”
Ne yapacağımı şaşırdım. Teşekkür ettim. Kendisinin bu yaptığını ve bugünü hiç unutmayacağımı söyleyerek aracıma binmeye yöneldim. Son olarak da, “Kara kedinin aracın önünden geçmesi de uğursuzluk değil, uğurmuş!” dedim ve selamlaşarak, gülüşerek ayrıldık.

Asker ve polis için ölümün; üzerilerindeki üniforma kadar yakın olduğunu öğrendiğimiz, yıkıldığımız, öfkelendiğimiz, acıdan kahrolduğumuz, “Daha fazla askerimiz, daha fazla polisimiz şehit olmasın! Yeter artık!” dediğimiz bugünlerde, bir polis memuru ile geçmişte yaşadığım bu güzel anıyı sizlerle paylaşmak istedim.
Sayısız polisimizi, askerimizi, sivil vatandaşlarımızı aramızdan alan, sevdiklerinden, geleceğinden koparan; ülkeme, ailelerine ve bizlere büyük acılar yaşatan terörü lanetliyorum. 
Şehit olan tüm polislerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Mekanları cennet olsun. Bu dünyada bulamadıkları huzuru, bu dünyada bulamadıkları uykuyu, bu dünyada bulmadıkları sessizliği, cennetin en güzel köşesinde bulsunlar. Bu dayanılmaz acının düştüğü her aile, her anne, her baba, her çocuk, her sevgili, her meslektaş, her arkadaş da; bu güzel insanların cennetin en güzel köşesinde olduğunu bilerek, sabrederek hayata tutunsunlar. Daha çok yaşamak istesinler. 
Ülkemde böyle büyük acıların bir daha yaşanmaması, son bulması dileğiyle.. Siz hep varolun polislerimiz! Acınız acımız, kaybınız kaybımızdır. Bugünlerde hepimiz yanınızdayız. 
#PolisimizinYanındayız
Posted by http://zeynurpehlivan.blogspot.com/ on 08:19  No comments »

Bookmark Us

Delicious Digg Facebook Favorites More Stumbleupon Twitter

Search