Korkarım ki, artık…
Geçen sene Gençlerbirliği’nin -sadece adını vermiş olsa
bile- Erkekler Süper Liginde mücadele edeceğini duyduğumda çok sevinmiştim.
Ankara’nın en güzide, en köklü kulüplerinden biri olan Gençlerbirliği’nin
renklerinin ve isminin Süper Lig takımlarımızın arasında geçiyor olması,
Belediye kulüpleri ağırlıklı olan ligimiz için büyük kazanç olacağını
düşünmüştüm. Beşiktaş, Trabzonspor, yine geçen sene ligimize dahil olan
Antalyaspor gibi büyük futbol kulüplerine birde Gençlerbirliği ismi
eklendiğinde, gelip-geçici ve amaçsız kulüpler yerine, böyle güçlü kulüplerin
varlığının hentbolumuza büyük güç katacağını düşünüyordum.
Gençlerbirliği geçen sezonu ligde kalma mücadelesi vererek
geçirdi. Her maçı ayrı bir final niteliğindeydi. Ligin son haftasına, maçların
son saniyelerine kadar kimin ligde kalacağı, kimin lige veda edeceği belli
değildi. Beş altı talkım arasında öyle bir mücadele vardı ki görülmeye değerdi.
Alınan her puan çok kıymetliydi. Atılan her gol çok değerliydi ve nitekim öyle
oldu. Gençlerbirliği’nin son hafta oynadığı maçta son beş saniye içinde Anafen
Kolejinin iki topu direkten dönmeseydi, şu an Süper Lig takımları arasında başka takımların
ismi geçecekti. Üstelik Gençlerbirliği’nin süper bir kadrosu da yoktu. Ama güzel
olan neydi biliyor musunuz? Güzel olan Kara-kızıl, Alkaralar, Dikmen
Tayfa, Gençlerbirlikçiler’di..
Her maçta, boyunlarındaki atkılarıyla salonumuzun protokolün
tam karşısındaki yerini alırlardı. Öyle yerine oturmak falan yok. Maç boyunca
aynı sahadaki bir sporcu heyecanı içinde maçı seyrederlerdi. Ne bir kötü söz,
ne bir kötü hareket.. Güzel olan birçok şeyi onlarda görüyorduk. Onların
heyecanı bize de yansıyordu. Nevzat’ın
kurtarışlarıyla coşan Ramazan Çelebi’yi, maç öncesi sahaya girip topu eline
alıp kaleye gol atmak isteyen spor aşığı Necdet Özkazancı’yı, büyük bir sükûnet
içinde maçı izleyen Tanıl Bora, Ozan Güler, Akşit Özkural, Atila Çınar, Kemal
Ulusoy’u.. ve tabii Orcan Yiğit’i.. görüyorsunuz Orcan’ın yeri bende ayrı..
Makedon hentbol takımı RK Vardar’ın atkısını bana getirmiş, yeri ayrı olmaz mı!.. Ve tribünde yerinde
duramayan Dikmen tayfayı.. İsmini bilmediğim, ama birlikte gelip, birlikte aynı
keyfi yaşayan bu Gençlerbirlikçilere hayran olmuştum. Bir kişiye daha hayran
olmuştum. Hayatını Gençlerbirliği’ne adayan Hasan Şengel’e.. Mutlaka tanışmam
gerektiğini düşünerek daha ilk gün maçı sonrasında kara-kızıl giymiş olan
herkese “hoşgeldiniz, siz hep gelin!” bile demiştim. 35 senedir ligimizde var
olan ve her zaman büyük işler yapan Beşiktaş’a hayranım. Ama Gençlerbirliği Hentbol
takımının antrenmanına gidip birlikte futbol maçı yapmak isteyecek kadar
hentbolu seven bu taraftarı çok sevmiştim.
O günden sonra bende kendimi onların arasında bulmuştum.
Bazen 19 Mayıs Stadında, her hentbol maçında Thf’de, bazen Gençlerbirliği tesislerinde, bazen
Tanıl Bora’nın işyerinde, bazen bir kafede, bazen bizim evde.. Bu insanlarla
birlikte olmak bana iyi geliyordu. İstediğimiz tek şey ise spordaki
güzelliklerdi. Tam benim anlayacağım dilden konuşuyor, tam benim öğrenmek
istediklerimden bahsediyor, tam benim görmek istediğimi görüyorlardı.
Futboldaki Passolig, e-bilet uygulaması nedeniyle, futbol
maçlarına gitmek istemeyen Gençlerbirliği taraftarının hentbol maçlarına
geleceğini duyduğumda ise için için seviniyordum. Thf Spor Salonunda daha fazla
kara-kızıl taraftar görmek!. Ne muhteşem olacaktı!. Sessiz sedasız oynanan
hentbol maçları sona erecek, salonumuza daha fazla ses gelecekti. Marşlar
yükselecek, heyecan artacaktı. Seyirci sayısı çoğaldıkça, hentbolunda sesi
çoğalacaktı..
Derken, dün öğrendim
ki, Hentbolda Passolig uygulamasına geçmiş. Tam detaylarıda bilmiyorum
açıkçası.. Ama şunu iyi biliyorum.
Korkarım ki, artık bu güzel taraftarı salonumuzda
görmeyeceğiz. Korkarım ki artık, futbolu protesto eden ve hentbol maçlarına
gelmek isteyen bu güzel taraftarı salonumuzda görmeyeceğiz. Korkarım ki artık, Gençlerbirliği
Hentbol takımı da maçlarını bomboş salona oynayacak. Geçmiş olsun.
0 yorum:
Yorum Gönder