Her güzel spor olayını, her kaliteli maçı, ferdi veya takım
sporu diye ayırt etmeksizin izlemeye bayılıyorum. Bu ister Federer-Murray arasındaki bir tenis maçı,
ister Real Madrid - Barcelona arasındaki futbol maçı, ister Fransa Bisiklet turu, ister Kiel
ile Veszprem arasında oynanan hentbol
maçı olsun.
Bu karşılaşmaları izlerken beni etkileyen sadece saha içinde
oynanılan oyun değil, o spor kompleksinin içinde yaşananlar.
Daha dışarıdan sizi salona çeken hava, bir eğlence, bir şölen havasını andıran o
ambiyans, müzik ve orkestra, molalar da ki
gösteriler, küçük yarışmalar, maçtaki enstantaneler.
Birkaç örnek verdiğimde ne demek istediğimi daha iyi
anlayacaksınız. Galatasaray taraftarlarının açtığı pankartlar; Beşiktaş taraftarının atkılarını ve berelerini sahaya atarak deprem
sonrası Van halkına verdikleri destek; Eczacıbaşı Vitra Voleybol takımının renkli taraftar gurubu
“Tigers” ve müzikle sporun birleştiği
Anadolu Efes Basketbol takımının reklamı, bunlardan sadece birkaçı.
Diğer taraftan dünyanın bir numarası olan Novak Djokovic’in
yaptığı dans ve taklitler; Manchester United gibi
dev bir futbol kulübü sporcularının, rakipleri Chelsea şampiyonluğu garantilediğinde, saha girişinde koridor oluşturarak
futbolcuları alkışlarla tebrik etmeleri; bir bisiklet yarışında aynı anda yol
alırken, rakibin yere yuvarlandığında
onun kalkmasını beklemek. Spor
müsabakalarını izlerken ben bunları görüyorum. Eğlenmek, öğrenmek, orada bulunduğun her andan sahadaki bir
sporcu kadar büyük keyif almak, bunlar
çok güzel duygular. Cologne‘de, Velux
EHF Şampiyonlar Ligi final-four
müsabakalarının açılışında kim sahne
alacakmış biliyor musunuz? Almanya’nın ünlü komedyeni Mario Barth. Bunlar spor adına,
hentbol adına çok güzel şeyler. Bize Cem
Yılmaz’ın geldiğini düşünsenize. Kim
böyle bir organizasyona gitmek istemez ki?
Şimdi, bunlardan niye bahsediyor olabilirim? Takımlarımız
kupa maçlarını oynadı. Güçlü Üsküdar Belediyesi zayıf rakibi karşısında kolay
bir galibiyet aldı. Yeliz Özel’i, Sırp milli takım oyuncusu Filipoviç’i
(ki son zamanlarda bu kalitede oyuncu transfer edilmemişti) Romen milli takım
kalecisi Tornai ve Vizitiu’yu renklerine kattı. Böyle bir takım seyredilmez
mi? Zaten iyi bir takım olan, bir üst turda bu kalitesini çok daha net göstereceğine
ve uzun yıllardır beklediğimiz başarıyı (son zamanlarda bunu sadece Muratpaşa
Belediyesi gerçekleştirmişti) bu
kez Üsküdar Belediyesi’nin gerçekleştireceğine
yürekten inanıyorum.
Ama yukarıda saydığım özelliklerin, yokluğunu ve önemini, Çankaya Belediyesi Anka Spor ile İxtako Navarro arasında oynanılan maçlarda bir kez daha anladım. Her iki
karşılaşmasını da Ankara da, kendi evinde
oynayan ve ilk maçını 13 sayı gibi güzel bir farkla kapatan
Çankaya Belediyesinin turu
atladığı düşünülüyordu. Ancak ertesi gün, görülmemiş bir
olay oldu (zaten kimse görmedi, çünkü kimse yoktu) ve aynı
farkı atan İspanyollar gol averajı ile turu geçen takım oldu. Spor hayat
gibidir, bir müsabakada acı ve neşeyi
aynı anda yaşarsın. O gün Çankaya Belediyesi Anka Spor ve hentbol için acı bir gündü.
Şimdi, “Geri Dön” tuşuna basıyorum ve şöyle bir tablo hayal
ediyorum. Kulüp olarak bir organizasyon yapılsa, gerek kendi personeline, gerek hentbol seyircisine
ulaşılsa; salon müzik, orkestra ve gösterilerle renklendirilse; sahada ki oyuncular da böyle bir motivasyonla daha da coşsa, sorarım size
İspanya takımı turu geçebilir miydi?
O seyirci buna izin vermezdi. Öyle bir
tezahüratla İspanya takımı karşı
sahaya bile gidemezdi. O son golle de kimse
yıkılmazdı.
Ya da kendi ligimizden örnek verecek olursam, NTV spordan maçları izlerken duyduğumuz tek ses spor spikerinin sesi olmasa,
tezahüratlardan onun sesini duymakta zorlansak, veya molalarda antrenörleri
dinlemek yerine sahada ki gösteriyi izlesek ya da hep birlikte Meksika dalgası
yapılsa, ne güzel olur değil mi?
Neyse, böyle tatsız olaylarla bir daha karşılaşmamak için gelin
Üsküdar Belediyesi, Beşiktaş ve Büyükşehir Belediyesi Ankara Spor takımlarının
kupa maçlarında, yanlarında olalım, onlara ve hentbole destek verelim.
Bir zamanlar herkes bizi seyrediyordu. Şimdi sıra bizde. Kimsenin
davet etmesini beklemeden, haydi maça maça…
Zeynur Pehlivan
0 yorum:
Yorum Gönder