Sadece bize sabahları kahvaltımızı, akşamları meyvelerimizi hazırlayan, gece üstümüz açılmış mı diye birkaç kez uyanan ve bana her konuda yardımcı olan Zeki Pehlivan’ı hiç tanımıyormuşum gibi yapacağım ve size sadece sporcu Zeki'yi anlatmaya çalışacağım. Her zaman, her yerde bir sporcu olduğunu bilen, davranan, çalışan ve spordan para kazandığını unutmayan Zeki Pehlivan'dan..
Beni istemeye geldiklerinde annem Zeki'ye "Biraz daha bekleseniz çocuğum. Sen daha öğrencisin, önce okulunu bitir. Nasıl geçineceksiniz?" dediğinde, Zeki'nin cevabı; "Ben hentbolcuyum. Hentboldan para kazanıyorum.” olmuştu.
Hentbolu seven bir kişi olarak, bu cevap çok hoşuma gitmişti. Ama Zeki'nin ne kadar profesyonel olduğunu sonradan çok açık, çok net bir şekilde görmüş ve yaşamıştım.
Evlenmeye karar verdiğimizde, Zeki Ankara'da, ben İstanbulda yaşıyordum. Zeki’nin ailesi Çanakkale'de, benim ailem ise Eskişehirdeydi. Hayatımıza Ankara'da devam etmeye karar vermiştik. Çanakkale, Eskişehir, İstanbul ve Ankara'daki evlerden eşyalarımız gelecekti. Gençliğimiz, enerjimiz, heyecanımızın, aşkımızın doruğunda olduğu günlerdi. Yaptığımız hiçbir şey bize zor gelmez, aksine bize birşeyler katacağını düşünürdük.
Mesela eşyaları yeni kiraladığımız eve taşırken "Hamal tutmayalım, kendimiz taşıyalım. Hem antrenman olur bize" demişti. Hamal tutmadık ve büyük bir zevkle, büyük bir keyifle taşıdık.
Ben de hentbol oynuyordum, ben de hentbolu çok seviyordum, ama hentbolun, bir basketbol, bir voleybol, bir futbol gibi olmadığını da bildiğim için, gelecek endişesi için zaman zaman Zeki'ye "Sen gerçekten çalışmıyacak mısın? diye sorardım. O da bana; "Ben para kazanıyor muyum. Kazanıyorum. O halde bu benim mesleğim" derdi, ama ben anlamazdım.
Dinlenmesine, beslenmesine, özel hayatına büyük bir özen gösteren Zeki’ye ben; "Hentbolun geleceği yok. Bir işe başlasan artık" dedikçe, o beni omuzlarına alır squat yapardı. Antrenman olmadığı zamanlarda bile sabah-akşam tek başına koşan, kuvvet çalışması yapan Zeki’ye ben; “Bunun sakatlığıda var yavrucuğum, ne olur" dedikçe, yaptığı antrenman yetmiyormuş gibi, evde şınav yaparken üstüne oturmamı isterdi.
Ne boş zamanında, ne tatilde sporunu, çalışmayı bıraktı Zeki. İnsanların işlerine göstermediği özeni, vermediği zamanı hentbola verdi. Bu nedenle bir zamanlar hentbolun en kuvvetli, en çalışkan, en disiplinli sporcusuydu. Bu nedenle yurtdışından birçok teklif aldı. Bu nedenle sporculuk hayatında hiç sakatlanmadı.
Bu nedenle Zeki Pehlivan, Avrupa Kupalarında karşılaştıkları, hentbolun en iyi ülke ve takımlarından birisi olan İsveç'in Drott takımına bir maçta 16 gol atmayı başardı.
Aynı zamanda eğitimini hiç ihmal etmedi. Doktora derecesine kadar devam etti. Öğrenmekten hiç vaz geçmedi. Çünkü bir sporcu ne kadar çok öğrenirse spora katacağı kalitenin ve gelişmenin de o oranda yüksek olcağına inandı.
Takımındaki diğer oyuncuların neredeyse bir çoğu ya öğrenci ya da başka bir meslek sahibiydi. Mesleği “hentbol” olan tek kişi Zeki Pehlivan’dı. Peki bunları kim biliyor? Kim Zeki'ye değer verdi?
Hiç kimse!..Çünkü bunu yapan sadece Zeki Pehlivan’dı ve takım sporlarında tek başına bu yeterli değildi.
Bunu size niye anlatıyorum biliyor musunuz!
Son zamanlarda "Birkaç kez milli olsamda, spor uzmanı olarak atansam", "Milli takımlarda bir derece yapsakta, öğretmenliği hak etsem", “Yaşasın, atamam yapılmış” diyen o kadar çok hentbolcu görüyorum ki! Bu sporcular tayin olacaklar, başka bir ile gidecekler, oradan Süper Ligde hentbol oynamaya gelecekler. Atamaları yapılacak, göreve başlayacaklar, sabahları antrenman yapmak için vakitleri olmayacak veya akşam yorgun argın Süper Lig takımında antrenmanlara çıkacaklar.
İşte bu nedenle size bunları anlattım.
"Dersim var sabah antrenmanına gelemem" veya "Bütün gün okulda çok yoruldum" diyen sporculardan ne verim beklenebilir? Hangi performans istenir? Nasıl yüklenme yapılır?
Bir ilde mesleğini yapacak, başka bir ilde hobisine zaman ayıracak!! Yarım hafta, yarım zaman, yarım sonuç, yarım hentbol..
Kısacası Hentbol hiçbir zaman hentbolcuların ilk sırasında yer almadı almayacak, ilk hedefleri olmadı olmayacak. Meslekleri hiç olmayacak.
Bir basketbolda, bir voleybolda bunları görmek mümkün değil.
Zeki Pehlivan gibi; " Ben hentbolcuyum. Bu benim mesleğim" diyen sporcular, antrenörler olmadığı, "Şu mesleğime, şu öğretmenliğe bir başlasam, başka bir şey istemiyorum" denildiği sürece, hentbolumuz hep böyle yarım oynanacak, hentbolumuz hep böyle fazla amatör kalacak gibime geliyor.
Şimdi; " Zeki abi sen ne kadar doğru söylüyormuşsun" diyorlar ya! O zaman; koşmayı, çalışmayı sevmeyen sporcular, şimdi antrenörlük yaptıkları takım sporcularından koşmalarını, çalışmalarını istiyorlar ya!
Tamam.. Bunu anladıklarını görmek güzel ama birde bunu çalışmalarda, sahada görebilsek iyi olurdu açıkcası..
Hentbolu, Zeki Pehlivan gibi profesyonelce yapmadığınız sürece, bu nasıl olacak?
Çok fazla zaman kaybettik. Sadece Avrupa’da değil, kendi ülkemizde de ismimizi unutturduk. Hentbolun bir an önce profesyonel bir anlayışı benimsemesi, profesyonel bir yapıyı kurması gerekiyor. Hentboldaki herkesin tam zamanlı hentbola zaman vermesi gerekiyor.
“Hiçbir yağmur damlasının kendini selden sorumlu tutmadığı gibi” biz de yaptığımız ya da yapmadığımız işlerden kendimizi sorumlu tutmaz, bu profesyonelliği önce kendimiz sağlamazsak hentbol profesyonelleşsin diye daha çoookk bekleriz.
0 yorum:
Yorum Gönder