Zeynur Pehlivan; Beden Eğitimi Öğretmeni, Milli Hentbolcu, Antrenör, Hentbol Yazarı; Eğitim Uzmanı, Milli Hentbolcu Zeki Pehlivan'ın Eşi; Lise Öğrencisi, Milli Hentbolcu Doruk Pehlivan'ın Annesi

30 Ekim 2016 Pazar


Uzatmadan, yazıma hemen birkaç soru ile başlamak istiyorum. 
Siz; bir yangın gördüğünüzde "Bu itfaiyenin görevi! Bana ne!"; elindeki malzemelerini taşımakta zorlanan bir yaşlıyı gördüğünüzde "Aman! Çoluğu, çocuğu var! Gelsin o taşısın!"; kaza yapan bir araç gördüğünüzde, "Buna ben birşey yapamam! Polis gelsin!" ; düşen, yaralanan, ciddi bir rahatsızlık geçiren bir insanı gördüğünüzde, "Ben doktor değilim!" diyebiliyor musunuz? 

Diyemiyorsunuz!  Koşuyorsunuz, taşıyorsunuz, tutuyorsunuz, kaldırıyorsunuz, yardım ediyorsunuz! Yangına bir kova da siz su döküyorsunuz; bir yaşlının daha rahat nefes almasını sağlıyorsunuz; bir aracın kaza yaptığını haber veriyorsunuz; bir hayatı kurtarıyorsunuz; bir ambulans çağırıyorsunuz değil mi? 
Böyle durumlarda kimse, "Bu benim görevim değil!" diyemez sanırım. Beklenen, olması gereken normal durum budur değil mi? İnsanız, insanca davranırız, insanca davranmalıyız! 
"İnsan" olan bir kişi bu gibi durumlarda hiçbir şekilde "Hayır!"  diyemez. Zaten ne itfaiyenin, ne doktorun, ne polisin, ne de cankurtaranın olay yerine anında ışınlanması, hepsine anında yetişmesi ve müdahale etmesi mümkün değildir, değil mi? 

Şimdi gelelim demek istediğim asıl konuya. Umarım anlatabilirim. 
Futbol çok güzel bir oyun. Çim sahada, açık alanda, durmaksızın koşabileceğin bir zeminde, kocaman bir kaleye bir topu atmak için verilen mücadele, ayakların diğer branşlardaki gibi hemen fren pedalına basmadan özgürce koşması, üstelik bunu da seni alkışlayan insanlar arasında yapmak gerçekten müthiş!
Peki bu kadar güzel bir oyunda, futbolda çirkin şeyler olmuyor mu? Neler olmadı ki? Neler olmuyor ki! Neler görmedik ki! 
Ama insan yine o çimlerin üzerinde kayan futbolcuları, bir topu kurtarmak için uçan kalecileri, frikikteki taktikleri ve o meşin yuvarlağın doksana gidişini görmek istiyor. 
Futbol güzel oyun.. Seviyoruz, seyrediyoruz. 

Peki, futbol güzel oyun ama futbolu sadece sahadakiler, sporcular, hakemler, görevliler mi güzelleştiriyor!  Futbolu güzelleştirmek sadece Futbol Federasyonunun görevi mi? 
En iyisi bu soruyu, seyircisiz oynama cezası alan takımlara ve sahadaki futbolculara sormak lazım. 
Düşünsenize! Çok güzel bir yemek ve masa hazırlıyorsun, ama beklenen misafirler gelmiyor! Ev sahibinin masada tek başına kaldığını gözünüzün önüne getirsenize! Emek veriyor, zaman veriyor, hazırlanıyor ama masanın etrafı bomboş kalıyor! Tatsız bir durum, tatsız bir gece! 

Tribünlerdeki o koltuklar dolmasa, o pankartlar açılmasa, gol olduğunda o sesler yükselmese, futbolun tadı olacağını mı düşünüyorsunuz! Masanın etrafındaki o sohbet, o çatal, o bıçak sesleri, o sımsıcak yemek kokuları olmasa o masanın, o yemeğin, o gecenin lezzeti mi olur!
Kulüpler, taraftarların stada gelmelerini sadece kasalarını doldurmak için mi istiyorlar dersiniz! 

Yapmayın ne olur!
Hiçbir branş seyircisiz güzel olamaz! Biraz önce verdiğim örneği düşünün! Kalabalıkla, arkadaşlarla yediğiniz yemeğin tadını düşünün! Bir de; yalnız kaldığınızda, yumurta veya makarnayla başbaşa  kaldığınızı! 

Yapmayın arkadaşlar! Bizler çukur açılırken, dozer çalışırken durup olanları seyreden insanlarız. Buralarda bile birlikte olmayı, bakmayı, hatta olaya müdahale etmeyi çok severiz! 
Tamam, herşeyi görevlisinden, başkanından beklemekte haklısınız. Biz de Hentbol Federasyonundan çok şey bekliyoruz. Ama okullarda çocuklar olmayınca okul nasıl güzel olmuyorsa, spor salonları da seyirci olmayınca güzel olmuyor. Biz hentbolcuyuz ve hentbolu çok seviyoruz ama basketbola da, futbola da, voleybola da gidiyoruz. Herşeye rağmen futboldan nasıl vazgeçilmiyorsa, biz de hentboldan vazgeçemiyoruz. 



Daha dün Cumhuriyetimizi kutladık. Birlik, beraberlik, özgürlük dedik.
2 Kasım 2016 günü A Erkek Hentbol  Milli takımımızın Kosova ile  maçı var. Buyrun size birlik, beraberlik, tek yürek, tek nefes olacağımız bir yer! Yensek de, yenilsek de, hepimizin ağzından Türkiye sesinin çıkacağı, hepimizin yüreğinin Türkiye için atacağı, Federasyonlardan birşey beklemeyeceğimiz bir yer! Futbolcular, basketbolcular, voleybolcularımız gibi, hentbolcular da bizim çocuklarımız, bizim takımımız, bizim milli takımımız! 

Herkese, her branşa, her sporcuya nasıl elimizi uzatıyorsak, nasıl destek oluyorsak, güzel şeylerin olduğuna, olacağına nasıl inanıyorsak, diğer sporlarında futbol kadar güzel olduğunu biliyorsak, ay yıldızlı formayı giyen her çocuk bizim evladımızsa; 
Gelin ve hentbola, milli takıma destek verin lütfen! Milli takımı desteklemek için bir kulübün taraftarı, bir kulübün, bir gazetenin, bir branşın yazarı olmanıza gerek yok! İçinizde vatan sevgisi, spor sevgisi 
olsun yeter! 

Herşeyi annenizden, babanızdan, başkanınızdan, müdürünüzden beklemediğiniz gibi, herşey için doktora gitmediğiniz gibi gelin hentbola! Yazının başında anlattığım olaylarda nasıl "Hayır!" diyemiyorsanız buna da "Hayır!" demeyin! 
Bu kez değişik birşey yapın ve hentbola gelin! 
Bu Türkiye'nin takımı, bu Türkiye'nin Hentbol Milli takımı.. 
Gelin, beraber olalım, destek olalım! 
Türkiye Hentbol Milli takımının, Türkiye'nin yanında olalım! 



Posted by http://zeynurpehlivan.blogspot.com/ on 01:07  No comments »

0 yorum:

Yorum Gönder

Bookmark Us

Delicious Digg Facebook Favorites More Stumbleupon Twitter

Search