Zeynur Pehlivan; Beden Eğitimi Öğretmeni, Milli Hentbolcu, Antrenör, Hentbol Yazarı; Eğitim Uzmanı, Milli Hentbolcu Zeki Pehlivan'ın Eşi; Lise Öğrencisi, Milli Hentbolcu Doruk Pehlivan'ın Annesi

21 Aralık 2017 Perşembe


Bizler, yani hentbolcular biraraya geldiğimizde hep “Biz bir aileyiz!” deriz. Geniş bir aile… Güzel bir aile… Aynı odaları paylaşan, aynı giysileri giyen, aynı masada oturan, aynı fırçaları yiyen… 1976 yılından itibaren birlikte büyüyen, birlikte yürüyen bizler…

Yeni doğmuştu hentbol ve her yeni doğan çocuk da olduğu gibi hentbolun da her anı fotoğraflanır, her anı çekilir ve itinayla saklanıp tekrar tekrar bakılırdı. Üstelik herkesin fotoğraf makinası yokken… Üstelik herşey siyah beyazken… Anneler, babalar, dayılar, amcalar… Herkesle fotoğrafımız olurdu. Doğum günlerinde, bayramlarda, düğünlerde… Az olurdu ama mutlaka bir fotoğrafımız olurdu.

Hentbolun da ilk yıllarında çok fotoğrafı vardı. Siyah beyazla başlayıp renkli bir şekilde devam eden…  Kurslardan tutunda, her seyahat, her milli, her lig maçı, her fakülte, her okul maçı, her Cumhurbaşkanlığı, her Federasyon Kupası maçı; yıldızlama, puanlama, panaroma şeklinde yer alırdı gazeteler, dergilerde… Hentbolu takip eden çok gazeteci, gazete vardı. TRT her Spor haberinde mutlaka hentbolu da verirdi. 

Bizlerde maç oynadığımız günlerin ertesi gününü sabırsızlıkla beklerdik! Acaba gazeteler neler yazmıştı? Acaba kimin fotoğrafını koymuşlardı? Kaç yıldız vermişlerdi? Haftanın karmasına beni koymuşlar mıydı acaba?” diye neredeyse bütün gazeteleri alırdık 80’li yıllarda…

Sonra bizler doğanın gereği büyüdük ve büyümeyle birlikte bizleri büyütenleri beğenmez olduk. Bizleri dünyaya getiren anne, baba ve tüm akrabalarımızı “Bunlarda bir şey bilmiyor!” havalarında, hiç utanmadan, hiç sıkılmadan  ”Şu dinazorlar bir çekilse de meydan bize kalsa!”, diyerek;  o koskoca, bilgi dolu, üretken, saygın, hiçbir şaibeye karışmamış entellektüel insanları; yokluklar içinde büyük bir özveri ile bir branşı var eden insanları çok kabaca kenara ittik. Ne hatırladık, ne hatırlattık!

Yeni jenerasyonun hentbolu var eden  bu isimleri bildiğini bile düşünemiyorum! Çünkü biz bu insanların öncelikle kendilerinin ne yaptıklarını, neler başardıklarını hafızalarından sildik. “Biz kimiz Zeynur!” diye ağızlarından çıkan yüreklerindeki acıyı gördük.  Bizlerin onlar sayesinde var olduğumuzu unuttuk. Hayatta olanları maçlarda göreniniz var mı?

Sonra ne mi oldu? Kulaklarına gelen bu “dinazor” kelimelerle hemen görevlerinden ayrılan bu güzelim insanların yerine yeni “dinazor” demek istemiyorum -çünkü bunu ben kullanmadığıma göre tekrar tekrar yazmak da hoşuma gitmiyor-yeni yeni antrenörler yerlerini doldurmaya başladı, yeni yeni isimler görevler almaya başladı.

Ama zamanla herşey değişmeye başladı. Bizler tuhaf bir aile olmaya başladık. Birbirini dinlemeyen, birbirine saygısı olmayan, kendisini ve haddini bilemeyen veya tam aksi, herşeyin en iyisini kendisinin  bildiğini sanan, Oxford’dan mezun olmuş havalarında gezen insanlar gibi davranmaya başladık.  Bir aile olmaktan çok uzaklaştık ve bunun sonucunda da hentbol büyük bir hızla irtifa kaybetmeye başladı, büyük bir hızla düştü  ve nereye düştüğü konusunda hiç kimse çaba harcamadı, kafa yormadı. Nasıl kaybolduğunu araştırıp bulup tekrar havalanması için gerçekten gayret sarf eden olmadı. Gazeteler, gazeteciler, televizyon kanalları da olmayan bir branşı veremedi, vermek istemedi.

Hentbol; kimsenin olmadığı, unuttuğu yerde kendi kendine oynamaya başladı. Kulüpler en kısa yoldan başarılı olmanın yolunu bir hentbol branşı açmak, çoğu hentbol antrenörleriyse; yani ilkler gibi, yani bir Yaşar Sevim, bir Murat Kılıç, bir Sedat Muratlı, bir Hamit Türkmen, bir Kazım Tekin, bir Sırrı Özşen, bir Murat Ersin, bir İsmail Yolcu, bir Erol İlgin, bir Vahit Zorlu, bir Kenan Öner, bir Sinan Öner, bir Ahmet Kaynak, bir Üstün Dinçaslan gibi uzun süreli, başarılı, emek vererek, araştırarak, öğrenerek bir takım yaratmak yerine, adeta futboldaki sistem gibi her yıl bir başka takım çalıştırmak olduğunu zannettiler ve o yoldan yürümeye başladılar.

Oysa olmadı! Olmadı! Hiçbir şey eskisi gibi olmadı! Başarı gelmedi! Çünkü bir çalışmanın başarılı olması için, iyi bir takım yaratmak için planlı, programlı uzun seneler verilmesi gerektiğini ya anlamak,  ya anlatmak istemediler, ya da anlatamadılar. Hentbolu ve hentbolun durumunu olduğu gibi kabullendiler. Küçük başarıları eski Gençlik Parkındaki dev aynalarındaki gibi  görmeye başladılar.  
Ama olan hentbola oldu. Yıllar yıllar önce bir buzdağına çarpıp okyanusun dibini boylayan  Titanik’i bulmak için bile büyük uğraşlar verilirken bizler göz kapaklarımızı açsak görebileceğimiz kadar yakınımızda olan hentboldaki güzellikleri görüp, sorunları çözemiyoruz. Ben bunu anlamakta gerçekten zorluk çekiyorum.

Neden? Neden? Neden? Bir Beşiktaş Mogaz’ın, bir Selkaspor’un, bir Göztepe’nin yaptıklarını neden diğer takımlar yapmak istemiyor? Neden bir basketbol, bir voleyboldaki kaliteyi yakalayamıyoruz? Neden takımlarının, kulüplerinin gazetelerde, tv kanallarında yazılmasını, yayınlamasını istemiyorlar?  Neden “Benim amacım Türk Hentboluna hizmet etmek!” diyerek takımlarında sadece yerli oyunculara yer veren bir Maliye Piyango  gibi hedefleri yok? Neden Kürşad Erdoğan ve İbrahim Özdeniz dışında uluslararası alanda başarı ile temsil eden başka hakemlerimiz yok? Kadınlarımız neden hiçbir yerde yok? 

Sorulacak öyle  çok sorular  var ki! Ama bu soruları benim sormam değil, başkalarının sorması gerekiyor. Mesleği spor yazarı, spor yöneticisi olan... Bu nedenle birçok spor yazarı istiyorum gazetelerden, spor kanallarından  hentbolu takip edecek! Hentbolda olanları takip edip yazacak, soracak, herkese duyuracak ve herkesi uyaracak spor yazarları istiyorum, arıyorum.

Tamam! Suçun çoğu bize ait ama hentbolu duyurmak sadece bizim değil, spor camiasında var olanların da görevi olmalı!

Güzel olanları da, yanlışları da yazacak, “Bu sporcuyu neden milli takıma aldın?” “Bu gençleri neden Kosova ve Yunanistan maçlarına götürecek, oynatacak cesaretiniz yok?” “Bu gençlere bu güveni vermezseniz bu oyuncular nasıl güven kazanacak?” diye soracak, diğer branşlar nasıl gazete sayfalarında yer alıyorsa hentbolunda yer almasını sağlayacak spor müdürleri arıyorum.

Futboldaki bir iki antrenörün ve 22 oyuncunun peşinden değil, tüm branşların peşinden koşacak spor kanalları arıyorum. Birçok yabancı oyuncuya sahip olmasına rağmen başarılı olamayan antrenörlere “Neden olmuyor hocam?” diye soracak, “Yabancı oyunculara gösterdiğiniz sabrı, neden yerli oyunculara göstermiyorsunuz?”, “Bugün neden kaybettiniz?”, “Yapılan projelerden neden sonuç alınamıyor?” diyecek spor muhabirleri arıyorum.

Dünya, Avrupa Şampiyonalarını, Süper Ligin en güzel gollerini ve maçlarını yayınlayacak bir kanal arıyorum. Daha iki gün önce müthiş bir Dünya Şampiyonası yaşandı ve biz bunları seyredemedik! Bir hentbolcunun çektiği ıstırabı düşünebiliyor musunuz! Kendinizi bizim yerinize koyun lütfen! Futbol Şampiyonasını, Galatasaray-Fenerbahçe derbisini izleyemediğinizi düşünsenize…  Ya da Barcelona-Real Madrid maçını... ”Allah muhafaza!” dediğinizi buradan duyabiliyorum. İşte biz de kendimizi öyle hissediyoruz.
İşte bu yüzden, “Her gün verilen evlilik programları gibi her gün futbol veriyoruz. Bu böyle olmaz! Biraz da diğer branşları vermeliyiz arkadaşlar!” diyecek cesarette bir yönetici arıyorum.

Sizler, yani spor müdürleri; sizler çok iyi bilirsiniz ki arşivler çok önemlidir. Biliyor musunuz!  Herşeyin kısıtlı olduğu zamanlarda bile hentbol gazetelerde yer almış ve fotoğraflanmış. Yani benim evimde küçük de olsa hem benim, hem eşimin bir arşivi var.  Ama teknolojinin alıp başını gittiği, tek kanallı değil de, sayısız kanalın olduğu bu dönemde- örneği kendi ailemden de verebilirim- benim 19 yaşında A Milli takımda oynayan çocuğumun bir maç sonrası yazılmış bir yazısı, bir fotoğrafı yok.

Bu ne kadar acıdır biliyor musunuz bir sporcu için! Düşünün! Yıllar geçmiş ve siz torunlarınıza hentbol oynadığınız yıllara ait bir şey göstermek istiyorsunuz ama elde avuçta bir şey yok!

Yazık! Yazık! Gerçekten çok yazık ve çok acı! Lütfen! Lütfen şu güzelim sporla birileri ilgilensin, birileri  görevlendirilsin! Lütfen şu güzelim sporu birileri duyursun, göstersin, yazsın!

Yoksa ben tüm bunları yazıp üzerine de koskocaman WANTED kelimesi yazıp birçok afişe bastırıp heryere asacağım geliyor! Lütfen bana bunu yaptırmayın!

Teşekkürlerimle… Saygılarımla…

#Hürriyet #Milliyet #Sabah #Sözcü #Fanatik #Birgün #Cumhuriyet #Trt #Ntvspor #Sportstv #Eurosport #Hentbol #ihf #ehf #yayın #yazar #spor #gazete #Socrates 
Posted by http://zeynurpehlivan.blogspot.com/ on 04:49  No comments »

0 yorum:

Yorum Gönder

Bookmark Us

Delicious Digg Facebook Favorites More Stumbleupon Twitter

Search