Zeynur Pehlivan; Beden Eğitimi Öğretmeni, Milli Hentbolcu, Antrenör, Hentbol Yazarı; Eğitim Uzmanı, Milli Hentbolcu Zeki Pehlivan'ın Eşi; Lise Öğrencisi, Milli Hentbolcu Doruk Pehlivan'ın Annesi

14 Haziran 2014 Cumartesi


Özel bir yazı; çünkü büyük ve özel bir kulüp,
Özel bir kulüp; bizi hiç yalnız bırakmadı, çünkü Türkiye’deki  hentbolla  aynı yaşta,
Özel bir takım; zirveden hiç inmedi,
Özel bir seyirci; çünkü siyah – beyaz.
Hentbol Erkekler Süper Lig  Play-off  final  serisinin dördüncü maçı. Seride durum 2-1 Beşiktaş lehine. Her iki takım için önemli bir gün. Beşiktaş kazanırsa kupayı kaldıracak, Büyükşehir Belediyesi Ankaraspor takımı alırsa durum eşitlenecek ve şampiyonluk İstanbul'daki maçta belli olacaktı. Hentbolu takip edenler iyi bilirler ki bu iki takım arasındaki her müsabaka  izlenmeye değer olmuştur. Ben de bu heyecanla müsabakanın oynanacağı THF Spor Salonuna gittim. Kulaklarıma inanamadım. Salondan müthiş  bir uğultu  geliyordu. Ama durun daha içeri girmedim. Salonun kapısına yaklaştıkça bunun “Beşiktaşım sen çok yaşa,  canım feda olsun sana”,  “kara kartal oley”  ya da “siyah-beyaz en büyük Beşiktaş” - ki bu maç sonunda tescillendi- sesleri salonu dolduruyordu. Güvenlik aramasından bir an önce geçip, bir sporcunun salona adım attığı anki heyecanıyla ben de  salona koşmak istedim. O ses adeta beni  çağırıyordu.  Sadece beni değil,  tüm sporseverleri, tüm hentbol severleri salona çağırıyordu. 
Beşiktaşlı taraftarların salonu inleten bu muhteşem tezahüratlarıyla ben bu duyguları yaşarken, soyunma odasındaki sporcuların neler hissettiğini düşünemiyorum bile. Ama o soyunma odalarında geçen ve böyle seyirci kitlelerine  daha fazla  tanık olmuş birisi olarak, az çok neler yaşanabileceğini tahmin edebiliyordum. Sakin ve nazik tavırlarıyla bildiğimiz Müfit hocanın heyecanlandığına ve taktik verecek cümleleri kurmakta zorlandığına, yardımcı antrenör İlker hocanın ve kaptan İbrahim’in bu havayı daha da ateşleyen sözler söylediklerine,  tüm sporcuların bacaklarının titrediğine, sahaya çıkmak için sabırsızlandıklarına ve şampiyonluk kupasını Ankara da  kaldırmak için hep birlikte  büyük bir arzuyla söz verdiklerine  eminim.
Maç Ankaradaydı ve  haliyle  Ankara seyircisi sayıca  daha fazlaydı, ama onlar sadece maç seyretmeye gelmişlerdi.  Diğer taraftan her zaman ve her yerde takımlarının yanında olan Beşiktaşlı taraftarlar maçtan çok takımlarına destek olmaya gelmişlerdi. Karşı tribünü olduğu gibi kaplayan siyah-beyaz görüntüler, Beşiktaş sevgisi ve alışkanlığı ile bir bütünlük içerisinde hareket etmeleri,  yıllardır birlikte olan bir koro gibi aynı anda ve aynı tonda yürekten söyledikleri Beşiktaş, kara kartal, siyah-beyaz  kelimeler, bir sporcu gibi tüm maç boyunca  büyük bir  coşku ve heyecanla  takımlarını ve kendilerini ayakta tutmaları, taraftarın bir takıma sağlayacağı en büyük katkı, en büyük destek ve en büyük güçtü.
Öte yandan Beşiktaşlı hentbolcuların gol sonrası tribünlere yönelmeleri ve gol sevincini  birlikte yaşamaları, Ramazan’ın sol yumruğunu göğsüne vurduktan sonra seyirciyi işaret etmesi, maç sonrası taraftarları ile fotoğraf çektirirken yaptıkları kartal duruşları, futbol maçlarında ki gibi Celij’in tribünlere çıkarak taraftarın coşkusuna ortak olması, “bu terde sizin de emeğiniz var” diyerek tüm hentbolcuların  formalarını taraftarlarına  hediye etmeleri, seremoniye çıkarken giydikleri siyah tişörtler gerçekten görülmeye değerdi.
Büyük bir kulüp,  büyük bir hentbol takımı, büyük bir kupa ve bunların  tam da içinde olan büyük Beşiktaş taraftarı.
Hayattan  rengi alın, geri neyi kalır ki?  diye  bir reklam melodisi  var. Kimse alınmasın, kırılmasın ama Beşiktaş Hentbol takımı ligimizin en değerli,  en büyük takımlarından birisi. Bu nedenle  hem kulüp hem de takım olarak aşağıdaki  cümleyi fazlasıyla hak ediyorlar.
Hentboldan siyah beyazı alın geri ne kalır ki?
Son sözüm ise  yine  Beşiktaş  taraftarına. Bizim onları duyduğumuz gibi eminim onlarda bizi duyuyordur.
O gün hentbola renk  kattınız, ses kattınız, keyif kattınız. İyiki varsınız. İyiki geldiniz. Biz buradayız efendim. Yine bekleriz.


Posted by http://zeynurpehlivan.blogspot.com/ on 10:36 in    No comments »

0 yorum:

Yorum Gönder

Bookmark Us

Delicious Digg Facebook Favorites More Stumbleupon Twitter

Search