Hepimizin
bildiği gibi, A Bayan Milli Takımımız, Brezilya’da yapılacak olan Dünya
Şampiyonasına Avrupa’dan katılacak takımların belirleneceği eleme gurubu
maçlarını Portekiz’de oynadı ve Play-Off oynamaya haz kazandı. Sonrasında ise
play-off’ta Hollanda ile eşleşti ve ilk maç 4-5 Haziran 2011 tarihinde
Hollanda'da, ikinci maç 11-12 Haziran 2011 tarihleri arasında Türkiye'de
oynanacak.
Bu durum
tüm hentbol camiasını sanırım mutlu etmiştir. Bu nedenle federasyonumuzu, milli
takım antrenörlerimizi ve takımda yer alan kardeşlerimizi tebrik etmek gerekir.
Ancak, asıl
önemli iş buradan sonra başlıyor ya da başlamalı diye düşünüyorum. Bundan önce,
bu konuma gelip de hem erkeklerde hem de bayanlarda başaramadığımız bir takım
işleri, bu sefer başarabilmek için, hep birlikte neden başaramıyorduk diye
kendimize sormamız lazım. Bu konu uzun bir süreç gerektiriyor ve bir çok farklı
yönü bulunmakta. Çünkü, yukarıdaki başlıkta yer alan sözde de okuduğunuz
gibi,“bir çocuğu yetiştirmek ve eğitmek aslında tüm köyün işidir”. Yani bu köy
içinde yer alan tüm unsurlar; federasyon, milli takım antrenörleri, kulüpler,
kulüp antrenörleri, sporcuların kendileri, sporcuların kendi takım arkadaşları,
sporcuların/kulüplerin rakipleri, hakemler, sporcu aileleri vb. gibi unsurlar
bu köyde yaşayan herkes bu eğitimin, bu çalışmanın bir parçası.
Bu köyde
yaşayanlar olarak bizler, kendi adımıza üstümüze düşenleri gerçekten olması
gerektiği gibi yaptığımızda, başarı veya başarısızlık durumunda iç rahatlığıyla
“biz elimizden geleni yaptık, ama olmadı” diyebilmeliyiz. Peki, neler
yapılmalı?
Fedarasyonumuz,
şimdiden maçın oynanacağı ilin belirlenmesi çalışmalarını başlatmalı ve bu
kararı verirken; seyircinin kalitesi, sayısı, organizasyon kalitesi ve
pratikliği, atmosferi, sporcuların kendilerini daha iyi hisettikleri ve daha
iyi bir çalışma bir ortamının olması gibi konuları göz önünde bulundurması
gereklidir. Ayrıca, önce kendilerini sonra da tüm camiayı başarma ve sonuca
ulaşma konusunda inandırmaları gerekir. Yine yapılacak çalışmalar arasında,
rakiple ilgili yazılı ve özellikle görsel dokümanların elde edilmesi ve bunların
milli takım antrenörlerine ulaştırılarak çalışmaları buna göre
yönlendirmelerinin sağlanması gerekir. Ayrıca, federasyon yetkililerinin sık
sık kulüplerimizi ziyaret ederek, yönetici, antrenör ve sporcuları ile
görüşmeleri, inançlarını ve desteklerini göstermeleri, onların da bu başarıya
odaklanmalarını sağlamaları gerekir.
Milli takım
antrenörleri, milli takıma yönelik çalışmalarını yoğunlaştırıp, şimdiden
Hazirandaki maçlara odaklanmalı, mümkünse rakiple ilgili tüm bilgilere ulaşıp,
analiz etmeli ve taktik, teknik ve motivasyonel hazırlıklarını yapmalıdırlar.
Aslında en az iş onlara düşmelidir. Çünkü, onlara hazırda ne verilirse onu
yapmaya çalışıyorlar. Esas görev bence bundan sonra değineceğim unsurlara
düşmektedir.
Köyün diğer
oturan sakinleri olarak kulüpler bu sahnede aslında esas oyuncular arasında yer
alıyor. Sporcuların kendi kulüpleri bu işin ana dayanak noktaları. Sporcu eğer
kendi kulübünde her türlü imkanı bulabiliyorsa, o oranda da milli takıma hazır
geliyor. Maaş ödemelerinden, verilen çalışma imkanlarından, onlara gösterilen
saygı ve sevgiden, kulübün kendileri için koyduğu hedeflerden tutun da daha bir
çok konuda kulüplere ve dolayısıyla onların başkan ve diğer yöneticilerine
görevler düşmektedir.
Evet, diğer
bir önemli unsur da antrenörlerimiz. Kulüp antrenörleri, kendi kulüplerinde
yapacakları çalışmaların nekadar kaliteli olduğu konusunda kendilerini iyi
değerlendirmelidirler. Bir sporcunun ihtiyacı olan, sezon başı, sezon içi ve
sonrası çalışmaları gerçekten en iyi düzeyde ve takımın kalitesini arttıracak
şekilde planlayıp, organize edebiliyor mu? Kendilerine sormaları gerekir.
Çünkü, milli takımlara giden sporcuları hazırlayan, temeli veren, onların iyi
bir sporcu olmalarına neden olan aslında kulüp antrenörleri. Sporcularına gerçekten
üst düzey bir sporcu karakteri kazandırabiliyor mu? İyi bir sporcuda bulunması
gereken öz disiplini ve çalışma alışkanlığını verebiliyor mu? Sporcularına
gelecekle ilgili, hem kulüp hem de kendi sporculuk kariyerleri için bir vizyon
oluşturabiliyor mu? Kendini geliştirmek demek, hem kulübümü hem de sporcumu
geliştirmek demek diye, sürekli gelişimi sağlayabiliyor mu? Ben de aslında bir
milli takım antrenörüyüm, çünkü, benim sporcum milli takımda, onu yetiştirmek
ve en iyi şekilde hazırlamak benim de görevim diyebiliyor mu? Milli takımlarda
başarı ve başarısızlıklar da, kendi payının da olduğunu düşünüp, başka ne
yapabilirdim diye sorguluyor mu? Milli takımlarda yapılacak çalışmalarla ilgili
her zaman iletişime açık olup, karşılıklı görüş alış verişinde bulunabiliyor ve
beklentilere göre çalışmalarını yönlendirebiliyor mu?, Eğer bunları
yapabiliyorsa, biz o zaman başarıya doğru önemli bir adımı atmış olacağız.
Sporcularımız,
kendilerinin ne tür bir konumda olduklarını asla unutmamalılar. Aslında onların
çok kolay bir şekilde bulundukları yerin, binlerce gencin, insanın ne kadar
gıpta ile baktıklarını ve onların yerinde bulunmak istediklerini hiç
akıllarından çıkarmamalıdırlar. Orada bulunmak, onlara çok önemli sorumluluklar
da yüklemektedir. Bunlar nelerdir? Öncelikle, sporcu olarak öz disipline sahip,
çalışma alışkanlığı edinmiş ve her zaman daha fazlasını gerçekleştirebilecek
bir anlayışa ve hazırlığa sahip olmak gerekir. Kendilerine bir hedef
koyabilmelidirler ve bu hedef hem takım olarak hem de birey zoru
gerçekleştirecek şekilde olmalıdır. Ne kadar yüksek bir hedef koyarsak o kadar
yüksek bir başarıya ulaşabiliriz. Ayrıca, yaptıkları maçların, antrenmanların
düzeyi ve kalitesini ne kadar arttırırlarsa kendilerine o kadar yararlı
olacaktır. Bunu, kendi takım arkadaşlarından ve hatta rakiplerinden de talep
etmelidirler. Kendi oynadıkları maçlarda ne kadar yüksek mücadele
gerçekleştirirlerse o kadar çok milli takım başarısına yansıyacaktır.
Sporcularımızın, kendi yaşam biçimlerinden, beslenmelerinden, bu sporu ne kadar
içselleştirdiklerinden ve yaşam önceliği haline getirdiklerinden emin olmaları
gereklidir. Başarının uzun süreli bir süreç olduğu ve bazı kazanımların bir
hafta, bir ay ya da bir yıl gibi bir sürede elde edilemeyeceği de
unutulmamalıdır.
Sporcuların
arkadaşları, en az sporcularımız kadar önemlidirler. Çünkü, bu gün onlar
takımda ise yarın da diğerleri aynı yerde olabilirler. Arkadaşların daha üst
düzey işleri başarabilmesi için takım arkadaşlarının da aynı düzeyde
çalışmasına ve mücadele etmesine ihtiyaç vardır. Kaliteli bir mücadeleyi
birlikte ortaya koyabileceklerini, antrenmanda yapılanların maçlara doğrudan
yansıdığını asla unutmamalıdırlar. Bu nedenle kendilerini geri planda
tutmamalıdırlar.
Rakip
sporcu ve kulüpler, iyi bir yarışma ortamı doğrudan milli takıma yansıyacaktır.
Rakipleriniz ne kadar iyi ise siz de okadar iyi mücadele etmek zorundasınız. En
az onlar kadar mücadele etmezseniz bu yarışta gerilerde kalırsınız. Bu nedenle
gerçekten iyi bir başarı istiyorsanız, kendiniz kadar rakiplerinizin de iyi
olmasını istemelisiniz ve bunun için çalışmalısınız. Aksi halde siz de gerilere
gitmeye mahkumsunuz.
Hakemler,
her zaman en geri planda kalan unsurlardan biri olarak görülmektedir. Ancak, liglerde
ortaya konacak mücadelenin kalitesine katkı getirecek en önemli unsurlardan
biridir hakemlik. Bu nedenle onlarında uluslararası alanda en üst düzeyde
bilgilenmeleri, eğitilmeleri, tecrübelendirilmeleri ve bu sistem içinde daha
profesyonel olarak yer alabilmelerinin sağlanması gerekir. Yukarıda verilen
unsurlar kadar önemli oldukları unutulmamalıdır. Bu nedenle onlarla sürekli
iletişim halinde olunmalı, bilgilerinden, yorumlarından karşılıklı olarak
yararlanılmalıdır.
Aileler,
hepimiz için çok önemli. Her şeyin sonunda onların yanına dönüyoruz. Anne,
baba, eş, çocuk veya sevdiğimiz insan. Onların bize olan destekleri aslında
karşılıksız. Başarılı olduğumuzda en az bizler kadar seviniyor, tersi olduğunda
ise bir o kadar üzülüyorlar. Ancak bu tür önemli süreçlerde belki biraz daha
anlayışlı olmaları gerekecek. Daha moralli olmamız, daha iyi beslenmemiz, daha
az sorunlarla karşılaşmamız, daha çok hedefimize odaklanmamız, kendilerinden
daha çok şeyler beklememiz için bizlere daha çok anlayışlı davranmaları
gerekecek.
Yukarıda
ifade ettiğim gibi, bir çocuğu yetiştirmek tüm köyün işi. Eğer bir başarıyı
istiyorsak hepimiz bunda üstümüze düşeni yerine getirmeliyiz. Aksi halde 30
yıldır söylediğimiz sözleri birbirimize tekrarlar ve “Allahım ben nerde yanlış
yaptım” diye düşünürüz.
Dr. Zeki
Pehlivan
zepehlivan@yahoo.com
0 yorum:
Yorum Gönder