Zeynur Pehlivan; Beden Eğitimi Öğretmeni, Milli Hentbolcu, Antrenör, Hentbol Yazarı; Eğitim Uzmanı, Milli Hentbolcu Zeki Pehlivan'ın Eşi; Lise Öğrencisi, Milli Hentbolcu Doruk Pehlivan'ın Annesi

7 Ocak 2015 Çarşamba


Hentbol Federasyonu kurucusu Rahmetli Yaşar Sevim, üniversitede hocam olmuştu. Derslerin birinde, ”Bir çocuğun alnına bakıp o çocuğun hangi sporu yapacağını, ne olacağını bilmiyorsanız siz öğretmen olamazsınız. Çünkü bir çocuğun, futbolcu mu, basketbolcu mu, hentbolcu mu olacağı alnında  yazılıdır. Ve siz bu yazıyı görüp o çocuğu, o spor dalına yönlendirmiyorsanız bu mesleği yapmayın.” demişti.
Nedendir bilmiyorum, Hentbol Magazin Dergisinin düzenlediği Ödül Gecesinde ilk erkek milli takım oyuncuları sahneye çıktığında, Yaşar Hocamın  bu sözleri aklıma geldi.
Belki de o gece ödül almaya veya vermeye sahneye çıkan birçok kişide Yaşar Hocanın bu sözlerine uygun birçok kişiyi gördüğüm içindir veya gördüğüm bu insanların alınlarındaki yazıyı gören ve okuyan kişinin Yaşar Sevim olduğu içindir.
Belki o gece, geceyi düzenleyen Hentbol Magazin Dergisi Yayın Yönetmeni Uğur Kılıç’ın yaptığı açılış konuşmasında,  babası adına düzenlenen Yaşar Sevim Ödülünü vermek üzere orada bulunan kızı Olga Sevim’in ses tonunda, hentbol için birlikte yola çıktığı ve 38 yıl sonra arkadaşı adına verilen bu ödülü alan Sedat Muratlı’nın heyecanında veya ilk erkek milli takım oyuncularının kalbinde yaşadığını gördüğüm içindir.
Belki de,  ilk bayan milli takım oyuncularının da orada bulunuyor ve her konuşmamızda, sözün hep Yaşar Sevim ile başlıyor, hep Yaşar Sevim ile bitiyor olmasındandı, hiç bilemiyorum.
Hentbol Magazin Dergisi Ödül Gecesinde sahneye çıkan ilk erkek milli takımı benim için gelmiş geçmiş, gördüğüm ve izlemiş olmaktan gurur duyduğum, en iyi erkek milli takımıdır.
Avrupa takımlarında gördüğümüz gibi,  her oyuncunun ayrı bir yetenek, ayrı bir değer, ayrı bir güç, ayrı bir zekaya sahip oyunculardan kurulmuş bir milli takımdı. Sahaya giren oyuncunun çıkan oyuncuyu aratmadığı, Sedat Muratlı veya Yaşar Sevim’in oyuncu değiştirmek istediğinde ellerinin ve gözlerinin hep aynı oyuncuya gitmediği güzel günler, çok başarılı dönemlerdi.
Birçoğumuz Yaşar Sevim’in öğrencisi, sporcusu, dostu, arkadaşı veya misafiri olduk. Seminerlerde, kurslarda, spor salonlarında, evinde, üniversitedeki odasında sohbetler ettik.  Yaşar Sevim hocamızın elinde, dilinde, evinde, okuldaki odasında, arabasında hep hentbol gördük, hep hentbol konuştuk.
Bugün yine Yaşar Sevim hocamızı konuşuyoruz. Hentbol, Yaşar Sevim’i hiçbir zaman unutmayacak. Bunu çok iyi biliyoruz. Ama sanki hentbol Yaşar Sevim hocamızın dediklerini unutmuş gibi. “Bir çocuğun alnındaki yazıyı okuyamıyorsanız siz bu mesleği yapmayın.”
Bizim şimdi ki en büyük problemimiz galiba bu.. Ne Yaşar Sevim gibi her saniye hentbolu düşünen, konuşan ve çalışan var,  ne de “Ben hentbolcuyum” diye dolaşan bu çocukları bulup çıkaran..
Bugün, ne hentbolu böylesine seven, ne hentbol için her saniye çalışan, ne hentbol için böyle zaman harcayan, ne de hentbol için sağlığını tehlikeye atan bir insan var.
Böyle geceler insanı o günlere götürüyor işte.. Böyle geceler insanlara hep eski-yeni kıyaslaması yaptırıyor.
7 Kasım 2014  gecesi  hem ilk, hem son erkek milli takım oyuncularının birçoğunu  bir arada görmek büyük keyifti. Bütün bir yıl boyunca verdikleri emeğin karşılığını ödülle alan ve yılın hentbolcuları seçilen tüm sporcuları, antrenörleri, idarecileri ve kulüpleri kutluyorum.
İşitme Engelliler takımını ve Dünya Liseler Şampiyonu olan Doğa Kolejini, ISF ile ilk kez  bu şampiyonaya  Danimarka’ya giden (Eskişehir Cumhuriyet Lisesi) bir takımın oyuncusu ve o duyguları iyi bilen bir insan olarak onları alkışlamak büyük keyifti.
Geçen sene olduğu gibi bu senede yılın orta oyun kurucusu olan Beşiktaş Mogaz Hentbol takımından Şenol Boyar’a ikinci kez aynı ödülü, aynı kişiye vermiş olmak da benim için güzel bir andı.
Böyle organizasyonlarda tarih belirlemek, herkesin gelebileceği bir tarih bulmak gerçekten zor iştir. Okul, iş, maç takvimi, antrenmanlar… Ama buna rağmen hentbol camiasının büyük bir bölümünü orada görmek, birlikte olmak, tarihimizle buluşmak, hentbol gecesini birlikte yaşamak,  çok güzel bir duyguydu.
Metin Cildam’a verilen ödülü alan Çiğdem ablanın yaptığı konuşmada olduğu gibi Hentbol, ilk on senede büyük bir ivme yakalamıştı. Benim de temennim tekrar o yıllardaki heyecanı ve o ivmeyi yakalamaktır.

Üçüncüsü düzenlenen bu gecede emeği olan herkese ayrı ayrı teşekkürlerimi sunuyorum. Umarım dördüncü Ödül Gecesinde, biraz olsun bu heyecanı yakalamış veya hissetmiş bir şekilde buluşuruz.
Posted by http://zeynurpehlivan.blogspot.com/ on 06:08 in    No comments »

0 yorum:

Yorum Gönder

Bookmark Us

Delicious Digg Facebook Favorites More Stumbleupon Twitter

Search