Hentbol Federasyonu kurucusu Rahmetli Yaşar Sevim,
üniversitede hocam olmuştu. Derslerin birinde, ”Bir çocuğun alnına bakıp o
çocuğun hangi sporu yapacağını, ne olacağını bilmiyorsanız siz öğretmen
olamazsınız. Çünkü bir çocuğun, futbolcu mu, basketbolcu mu, hentbolcu mu
olacağı alnında yazılıdır. Ve siz bu
yazıyı görüp o çocuğu, o spor dalına yönlendirmiyorsanız bu mesleği yapmayın.”
demişti.
Nedendir bilmiyorum, Hentbol Magazin Dergisinin düzenlediği
Ödül Gecesinde ilk erkek milli takım oyuncuları sahneye çıktığında, Yaşar
Hocamın bu sözleri aklıma geldi.
Belki de o gece ödül almaya veya vermeye sahneye çıkan
birçok kişide Yaşar Hocanın bu sözlerine uygun birçok kişiyi gördüğüm içindir
veya gördüğüm bu insanların alınlarındaki yazıyı gören ve okuyan kişinin Yaşar
Sevim olduğu içindir.
Belki o gece, geceyi düzenleyen Hentbol Magazin Dergisi
Yayın Yönetmeni Uğur Kılıç’ın yaptığı açılış konuşmasında, babası adına düzenlenen Yaşar Sevim Ödülünü
vermek üzere orada bulunan kızı Olga Sevim’in ses tonunda, hentbol için birlikte
yola çıktığı ve 38 yıl sonra arkadaşı adına verilen bu ödülü alan Sedat
Muratlı’nın heyecanında veya ilk erkek milli takım oyuncularının kalbinde
yaşadığını gördüğüm içindir.
Belki de, ilk bayan
milli takım oyuncularının da orada bulunuyor ve her konuşmamızda, sözün hep
Yaşar Sevim ile başlıyor, hep Yaşar Sevim ile bitiyor olmasındandı, hiç bilemiyorum.
Hentbol Magazin Dergisi Ödül Gecesinde sahneye çıkan ilk
erkek milli takımı benim için gelmiş geçmiş, gördüğüm ve izlemiş olmaktan gurur
duyduğum, en iyi erkek milli takımıdır.
Avrupa takımlarında gördüğümüz gibi, her oyuncunun ayrı bir yetenek, ayrı bir
değer, ayrı bir güç, ayrı bir zekaya sahip oyunculardan kurulmuş bir milli
takımdı. Sahaya giren oyuncunun çıkan oyuncuyu aratmadığı, Sedat Muratlı veya
Yaşar Sevim’in oyuncu değiştirmek istediğinde ellerinin ve gözlerinin hep aynı
oyuncuya gitmediği güzel günler, çok başarılı dönemlerdi.
Birçoğumuz Yaşar Sevim’in öğrencisi, sporcusu, dostu, arkadaşı
veya misafiri olduk. Seminerlerde, kurslarda, spor salonlarında, evinde,
üniversitedeki odasında sohbetler ettik.
Yaşar Sevim hocamızın elinde, dilinde, evinde, okuldaki odasında,
arabasında hep hentbol gördük, hep hentbol konuştuk.
Bugün yine Yaşar Sevim hocamızı konuşuyoruz. Hentbol, Yaşar
Sevim’i hiçbir zaman unutmayacak. Bunu çok iyi biliyoruz. Ama sanki hentbol
Yaşar Sevim hocamızın dediklerini unutmuş gibi. “Bir çocuğun alnındaki yazıyı
okuyamıyorsanız siz bu mesleği yapmayın.”
Bizim şimdi ki en büyük problemimiz galiba bu.. Ne Yaşar
Sevim gibi her saniye hentbolu düşünen, konuşan ve çalışan var, ne de “Ben hentbolcuyum” diye dolaşan bu
çocukları bulup çıkaran..
Bugün, ne hentbolu böylesine seven, ne hentbol için her
saniye çalışan, ne hentbol için böyle zaman harcayan, ne de hentbol için
sağlığını tehlikeye atan bir insan var.
Böyle geceler insanı o günlere götürüyor işte.. Böyle
geceler insanlara hep eski-yeni kıyaslaması yaptırıyor.
7 Kasım 2014 gecesi hem ilk, hem son erkek milli takım oyuncularının
birçoğunu bir arada görmek büyük
keyifti. Bütün bir yıl boyunca verdikleri emeğin karşılığını ödülle alan ve
yılın hentbolcuları seçilen tüm sporcuları, antrenörleri, idarecileri ve
kulüpleri kutluyorum.
İşitme Engelliler takımını ve Dünya Liseler Şampiyonu olan
Doğa Kolejini, ISF ile ilk kez bu
şampiyonaya Danimarka’ya giden
(Eskişehir Cumhuriyet Lisesi) bir takımın oyuncusu ve o duyguları iyi bilen bir
insan olarak onları alkışlamak büyük keyifti.
Geçen sene olduğu gibi bu senede yılın orta oyun kurucusu
olan Beşiktaş Mogaz Hentbol takımından Şenol Boyar’a ikinci kez aynı ödülü,
aynı kişiye vermiş olmak da benim için güzel bir andı.
Böyle organizasyonlarda tarih belirlemek, herkesin
gelebileceği bir tarih bulmak gerçekten zor iştir. Okul, iş, maç takvimi,
antrenmanlar… Ama buna rağmen hentbol camiasının büyük bir bölümünü orada
görmek, birlikte olmak, tarihimizle buluşmak, hentbol gecesini birlikte yaşamak, çok güzel bir duyguydu.
Metin Cildam’a verilen ödülü alan Çiğdem ablanın yaptığı
konuşmada olduğu gibi Hentbol, ilk on senede büyük bir ivme yakalamıştı. Benim
de temennim tekrar o yıllardaki heyecanı ve o ivmeyi yakalamaktır.
Üçüncüsü düzenlenen bu gecede emeği olan herkese ayrı ayrı
teşekkürlerimi sunuyorum. Umarım dördüncü Ödül Gecesinde, biraz olsun bu
heyecanı yakalamış veya hissetmiş bir şekilde buluşuruz.
0 yorum:
Yorum Gönder