Zeynur Pehlivan; Beden Eğitimi Öğretmeni, Milli Hentbolcu, Antrenör, Hentbol Yazarı; Eğitim Uzmanı, Milli Hentbolcu Zeki Pehlivan'ın Eşi; Lise Öğrencisi, Milli Hentbolcu Doruk Pehlivan'ın Annesi

5 Nisan 2016 Salı



2015 Erkekler Dünya Şampiyonasında Gol Kralı ve en iyi sağ kanat oyuncusu olan Sloven Dragan Gajic, ödülü aldığı ertesi günü uyandığında Twitter’da şöyle bir mesaj paylaşmıştı.
“Ne muhteşem bir sabah! Güne; dünyanın En İyi Sağ Kanatı ve Gol Kralı olarak  uyanmak ne kadar muhteşem bir duygu!” demişti.
Katar’da ki Dünya Şampiyonasında herkes ismini öğrenmiş, herkes onu seyretmişti ve  Dragan, hissettiklerini bütün sıcaklığı ve samimiyeti ile kendisini alkışlayanlarla paylaşıyordu.
Ancak, Dünya Şampiyonasını seyreden, o golleri gören, o anlara şahit olan, o sevince ortak olan, onunla birlikte havalanan, toplar direkten döndüğünde onunla birlikte kafasını elleri arasına alan, onunla birlikte coşan ya da atılan o muhteşem gollerde ağzı açık kalan.. İşte bu insanlarda Dragan kadar olmasa da, güne güzel başlıyordu. Ben öyle başlamıştım mesela..
Sporun güzelliği burada işte! Katar, ne kadar uzak bir ülke olursa olsun, spor ruhu içinize işliyor, hentbol topu gelip kalbinizin tam ortasına yerleşiyor.
Son günlerde ülkemdeki hentbol olayları işte beni böylesine mutlu ediyor. Erkekler Dünya Liseler Şampiyonasından ellerinde en büyük kupa ile yurda dönen Antalya Serik Yükseliş Kolejinin başarısı; EHF Kupasında Antalya Muratpaşa Belediyesi, Kupa Galipleri  Kupasında Ankara Yenimahalle Belediyesi ve Ardeşen GSK’nın son 16 takım arasına kalması; İzmir Büyükşehir Belediyesinin Challenge Kupasında çeyrek finale kadar gelmesi.. Bunlar hentbol adına güzel sonuçlar, güzel başarılar.
Bugünde böyle güzel hentbol günlerinden bir gün.. Kastamonu Belediyesi’nin Challenge Kupasında finale kalması, beni Dragan Gajic gibi mutlu ediyor ve güne öyle başlıyorum. Hentbolda bu başarıları görmek gelecek adına beni umutlandırıyor.
Yenimahalle Belediyesi bir fazla golle elendiğinde nasıl üzüldüysem, Kastamonu Belediyesi finale kaldığında öyle mutlu oluyorum. Kastamonu Belediyesi, ilk maçın ilk devresinde, dört beş fark gerideyken, basit top hataları yaparken, hiç görmediğim kadar acemice oynarken, “Eyvah! Böyle maçlarda niye iyi oynayamıyoruz! Yine mi buradan döneceğiz!” gibi endişelensem de, Kastamonu Belediyesi  ikinci yarıda toparlandı ve benim gibi onlardan final bekleyen tüm hentbolseverleri sevindirdi.
Kastamonu gibi küçük ve güzel şehirlerde yaşayanları şanslı sayarım ama o kentte birde güzel bir hentbol takımı varsa, bir hentbolcu olarak daha şanslı sayarım. Güzel spor hentbol, her iki taraf için güzeldir. Oyuncular için büyük bir motivasyon, seyirciler için güzel bir eğlence. Kulüp, o yörenin halkına, gencine, spora; halkta o takıma, kulübe ve oyunculara destek oluyor. Bu karşılıklı gibi görünsede; aslında birbirini tamamlayan, birbirine güzelleştiren bir davranış, bir anlayış.
Kastamonu’da işte böyle bir görüntü var. Az da olsa büyük kentlerde de var görüntüler ama bunlar kentin büyüklüğünde kaybolup gidiyor. Ancak Ardeşen, Kastamonu gibi şehirlerde hentbol sevgisinin, hentbolun, hentbolcunun görülmemesi mümkün değil.. Hentbola destek veren, tribünleri dolduran hentbolseverleri görmemek mümkün değil..
Düşünebiliyor musunuz! Ben Kastamonu’ya gitmedim ama televizyondan seyrederken oyuncularımızın kötü oynadığı dönemlerde oradaki bir öğrencime “Tuğan, ne olur daha fazla destek verin. Öyle bir bağırın ki, ben Ankara’dan duyayım!” demiştim. O da bana “Tamam hocam. Açın pencerelerinizi!” demişti. Bunu başka bir kenttekine yazamazsınız, ama ben bunu Kastamonu’dan  duyacağımı biliyordum çünkü ben daha önce Kastamonu’ya gitmiş ve onların hentbol sevgilerini görmüştüm. Her hentbol maçında o salonun nasıl dolduğunu, takımlarına nasıl destek verdiklerini görmüştüm.
Gerçektende öyle oldu. Tribündekiler sahadakilerle, sahadakiler tribündekilerle birlikte oldu ve Kastamonu Belediyesi sonraki her 30 dakikayı galip tamamladı ve Challenge Kupasında adını finale yazdırdı. Seyirci, o kadar önemli ki sporda, o kadar içindeki sporun.. O seyirci; top kaybı yapıldığında, “Olsun!” der, bir sporcu düştüğünde, “Kalk ve koşmaya devam et!” der, mağlup durumdayken, “Maç henüz bitmedi” der, gol olmadığında, “Bir sonrakinde olacak!” der.
Seyirci bu kadar önemli işte! İşte burada sporcu-seyirci bütünlüğü başlıyor. Tam sporcu yere düşecekken, birisi onu tutar, tam sporcu kendini bırakacak birisi ona destek olur, tam sporcu yenilgiyi kabullenecekken, birisi ona “Pes etme!” der.
Ve sporcu böyle ayakta kalır. Kulüp, antrenör, seyirci destekler ve ona sadece yeteneklerini sergileme fırsatı verilir. O da gereğini yapar. Bir önceki devrede oynayan, hata yapan, koşmayan, suratı asık oyuncu değildir artık. Ayaklar farklı koşar, eller, yürekler farklı atar. Kendi gibi, tribünleride coşturur. O zaman sporda başka bir güzel olur, oynanır. Bizlere de bunları yazdırır.
Tebrikler Kastamonu Belediyesi Hentbol takımı.. Finale gelesiye kadar neyi doğru yaptıysanız, finalde hepsini birden yapın ve o kupayı Kastamonu’ya getirin. Ellerinize, emeklerinize, ayaklarınıza, nefesinize, gollerinize, yeteneklerinize, aklınıza sağlık..
Tebrikler Osman Kalyoncu ve ekibi.. Güzel bir seneyi ve  güzel çalışmaları, güzel bir kupayla tamamlayın. Kastamonu halkı, Kastamonu’yu bir hentbol kenti haline getirmek için yaptığınız en güzel çalışmalarınızdan birisi olan Hentbol Fabrikasındaki küçük hentbolcular ve bizler, yani hentbol bunu bekler. Yolunuz, yolculuğunuz hep son hedefte bitsin. Şansınız bol olsun.
Osman hocam, getirin o kupayı, ben de Dragan Gajic gibi yazacağım. “Güne, Kastamonu’da, Challenge Kupası sahibi bir şehirde uyanmak ne kadar güzelmiş!” diyeceğim ama bunu “Engara’ca  veya  Ankara bebesi olarak değil, Gaaastamunu’ca yazacağım.       
Posted by http://zeynurpehlivan.blogspot.com/ on 04:16  No comments »

0 yorum:

Yorum Gönder

Bookmark Us

Delicious Digg Facebook Favorites More Stumbleupon Twitter

Search