Spor; sadece maç sonucunun
merak edileceği veya kimin galip geldiğinin sorulacağı kadar basit bir uğraş
değildir.
Spor; bir sporcunun, gece
yastığa başını koyduğunda kafasında bir film hayal etmesi; ertesi gün spor
salonuna adım attığında, o filmin aktörü olup sahnede yer almasıdır. Maçın
sonucunu belirleyen o son saniye golünü atıp, herkes onu alkışladığında veya
kucakladığında o filmi bir gece önce yaşamış ve orada olmayı çok istemiş olmasıdır.
Bir spor müsabakası da bir
film gibidir aslında. Öncesinde, esnasında ve sonrasında her aktörünün
farklı rol aldığı, bazılarının iyi,
bazılarının kötü, bazılarının kahraman, bazılarının güçlü, bazılarının zayıf
insanlardan oluştuğu ve bu insanların hepsinin ayrı bir hikayesi olduğu bir
film gibidir.
Bu filmlerin bazıları mutlu,
bazıları acı bir şekilde biter ve aktör bütün bunları bilerek kabul eder bu
filmde oynamayı. Tek bir şeyi bilmez. Film
çekilirken yaşanacakları..
Sporda böyledir işte..
Hazırlanırsın, sahaya çıkarsın ama maç esnasında neler yaşanacağını bilemezsin.
Sporda çok güzel hikayeler vardır ve çoğunlukla bunları herkes duymuştur. Çünkü
bu hikayeler genellikle futbol veya atletizmle ilgilidir. Rekorlar, şöhret,
para daha çok bu branşlardadır ve insanlar çoğunlukla bunları merak eder. O
nedenle, şimdi sizlere anlatacağım bu hikayeyi çok az kişi bilir. Çünkü bu,
Türkiye’de kimsenin dönüp bakmadığı hentbolla ilgili bir hikayedir.
Tarih: 11 Haziran 2010
Polonya ve Hırvatistan, 2011
yılının Ocak ayında, İsveç’te yapılacak Erkekler Hentbol Dünya Şampiyonası için
bir hazırlık maçı yapmaya karar verirler. Beş ay önce Avusturya’da yapılan
Avrupa Şampiyonası yarı finalinde karşılaşmış olan bu iki takım arasında
yapılan maçtan Hırvatistan galip çıkmış ve Fransa ile final oynama hakkı
kazanmıştı. Bronz madalya için İzlanda karşısına çıkan Polonya ise bu maçı üç
farkla kaybetmişti. Yani, dünyanın en iyi dört takımı arasında yer alan güçlü iki
takım Dünya Şampiyonasına birlikte hazırlanıyorlardı. Polonya, Avrupa Şampiyonalarındaki
en iyi derecesini alıyor, Szmal en iyi kaleci seçiliyordu. En İyi Savunma
Oyuncusu, En İyi Pivot, En İyi Sol Kanat ödülleri ise Hırvatistan takımına
gidiyordu. Üstelik o yıl Hırvatistan, Domagoj
Duvnjak’ı Almanya’nın Hamburg takımına çok büyük bir rakamla transfer etmişti.
Her iki takımında keyfi yerindeydi
ve tüm hazırlıklarda bunlardan daha iyisini yapmak içindi. Ama spor buydu
işte.. Evden dışarı çıktığımızda bizi nelerin beklediğini bilemediğimiz gibi,
sahada da neler yaşanacağını bilemiyoruz.
Hazırlık maçı başladı. Dünya
Şampiyonasında oynanan bir maç gibiydi adeta. Her iki takım içinde iyi bir
provaydı. Dakika dokuzu gösteriyordu.
Hırvatistan hücumda ve top, sol oyun kurucu Josip Valcic’deydi. Orta oyun
kurucu Domagoy Duvnjak’a pas vermek için yüklendiğinde, Polonya takımından
Karol Bielecki kendisini savunmak için öne doğru çıktı. Josip Valcic,
kendisini durdurmak için öne doğru çıkan Karol Bielecki’den sağ kolunu
kurtarmak için bir hamle yaptı.
Ne olduysa o dakikadan sonra
oldu. O an film koptu, maç durdu, salon dondu. Binlerce seyirci, takımlar,
oyuncular, hakemler yerde oturmuş ve sol gözünü tutmuş, gözünden akan kanlara
bakan Bielecki’ye odaklanmıştı.
Olay sonrası Josip Valcic, “Karol
Bielecki çok yakınıma gelmişti. Topu kurtarmak için kolumu çektiğimde bu trajik
kaza meydana geldi. O an parmağımı Bielecki’nin sol gözünün derinlerinde
hissettim ve bunun iyi bir şekilde
noktalanmayacağını çok iyi biliyordum” dedi.
Oysa bu yıllar, Rhein Neckar
Löwen’de oynayan Karol Bielecki için en güzel yıllardı. Çünkü bu maçtan bir
hafta önce, kulübü oyuncusu ile kontratını 2015 yılına kadar uzatmıştı. Karol
Bielecki’de, “11 yıllık profesyonellik hayatımda hiçbir sakatlık yaşamadım. Bu tür
bir kaza benim için tam anlamıyla bir şok” dedi.
Hemen hastaneye kaldırıldı.
Kontroller yapıldı, doktorlara gidildi. Ama
hep aynı kötü tablo çıkıyordu karşılarına. Bielecki artık tek gözü ile
dünyaya bakabilecekti. Sol gözünü kaybetmişti. Almanya’da bir, Polonya’da bir
olmak üzere iki kez ameliyat oldu. Tübingen’deki Özel Göz Hastanesindeki doktorların “Artık
yapılacak bir şey kalmadı. İyileşmesini beklemek zorundayız. Ancak sol gözü hiçbir
zaman görmeyecek” demesi üzerine hastaneden ayrıldı.
Herkes, Karol Bielecki’nin
spor hayatının bittiğini düşünüyordu ancak Polonya Milli takım antrenörü Bogdan
Wenta ise bunun tam aksini düşünüyordu. “Karol hentbolu çok seviyor. O çok
güçlü bir sporcu. Göreceksiniz, çok kısa sürede hentbola dönecektir. İster
formda olsun, ister olmasın, ona milli takım kapısı her zaman açıktır. Karol,
bu şampiyona olmasa bile, bir sonraki şampiyonalarda Polonya milli takımının en
iyi oyunculardan birisi olmaya devam edecektir” diyerek destek veriyordu.
Kulübü Rhein Neckar Löwen de,
“Oyuncumuz hayatının en büyük mücadelesini verecek ve biz her zaman onun
yanında olacağız” diyerek Karol Bielecki’yi mücadelesinde hiç yalnız bırakmadı.
Takım ve göz doktoru Karol Bielecki
için özel bir rehabilitasyon programı uygulamaya başladı. Karol Bielecki hem
hentbol antrenmanı yapıyor, hem de şimdiye kadar iki gözü ile oynadığı sporu
tek gözü ile oynamaya çalışıyordu. Bunun içinde, sağlam olan sağ gözü için özel
uyum çalışmaları, odaklanma alıştırmaları, yeni yeni göz antrenmanları
deneniyordu. Çok hızlı ve bir takım oyunu olan hentbolda bunu uygulamak oldukça
zordu ama Karol Bielecki vazgeçmiyor, “Hentbolu hemen bırakmalısın” diyen
doktorları dinlemiyor, hayata ve hentbola tutunmaya devam ediyor, bunu daha
büyük bir inanç ve tek gözle yapmaya çalışıyordu.
Kazanın üzerinden henüz iki
ay geçmişti. (01.09.2010) Rhein Neckar-Löwen’in, FA Gobingen ile Lig maçı
vardı. Karol Bielecki kendisinin son durumunu biliyordu ama taraftarlar,
hentbolseverler bilmiyordu. SAP Arena Manheim’da ki 9993 kişi Karol Bielecki’nin sahaya
çıkacağını, oynayacağını bile düşünmüyordu. Sadece onu tekrar görmek
istiyorlardı.
Ama Karol Bielecki sahaya
çıktı, tek gözüyle oynadı. Löwen’e katıldığı günden beri sergilediği en iyi
oyununu oynuyordu. Maçın ilk golünü atıyor, mesafe tanımadan şutlarını atmaya
devam ediyor, tam 11 gol bırakıyordu rakip takım ağlarına... Maçın en skoreri,
maçın kazanılmasındaki en önemli oyuncu olmuştu. Bogdan Wenta sporcusunu
tanıyordu ve haklı çıkmıştı. Karol
Bielecki, herkese ve herşeye, ne kadar güçlü bir oyuncu olduğunu göstermiş ve
muhteşem bir geri dönüş yapmıştı.
Spor Salonundakiler gözlerine
inanamıyordu. Karol Bielecki kaldığı yerden devam ediyordu. “Sahalara dönmek
için herşeyi yapacağım” diyen Karol Bielecki dediğini yapıyordu. Sanki iki ay
önceki talihsiz anı o yaşamamış, sanki
sol gözünü o kaybetmemiş gibiydi. İki ay önceki Karol Bielecki’den tek farkı,
gözünü korumak için kullandığı koruma gözlüğüydü. Salondakiler inanılmaz bir
güne, sporcuya ve hikayeye şahit oluyorlardı ve bunu tek bir sesle, ayakta alkışlayarak
duyuruyorlardı. “Karol, Karol, Karol”
Almanya ve Polonya’da bunlar
oluyordu ama uzaklarda, bir kişi daha Karol Bielecki’yi ayakta alkışlıyordu. Trajedinin
diğer ortağı Hırvat Josip Valcic “Özür dilerim, özür dilerim, özür dilerim
Karol. Bunu senin yüzüne karşı binlerce kez tekrar edebilirim. Ama biliyorum ki,
hiçbir şey değişmeyecek. Hiç kimse bana
iyi hissetmemi söylemesin lütfen. Çünkü ben hayatım boyunca kendimi iyi
hissetmeyeceğim” diyor ve ağlıyordu.
Karol Bielecki, daha sonra
ülkesine döndü ve bugün Şampiyonlar Ligi
ekiplerinden KS Vive Tauron Kielce‘de hentbol
oynuyor. Eskisinden daha iyi, eskisinden daha kuvvetli.. Eski Polonya milli
takım antrenörü, efsane oyuncu Bogdan Wenta’nın “Karol, bundan sonraki
şampiyonalarda daha iyi oynayacak” dediğini unutmadan ve duyarak oynuyordu.
Karol Bielecki’nin nasıl bir
hentbolcu olduğunu, Polonya’daki Dünya Şampiyonasını veren Sports TV’den
izliyordunuz, ama Karol Bielecki’nin bugüne nasıl geldiğini ve o gözlüğü neden
kullandığını hiç bilmiyordunuz değil mi?
Polonya milli takımını
izlerken, şimdi bu sporcuya bir daha bakın isterseniz! Ben, bir sporcunun
sporculuk hayatına, başkalarının veya bir olayın değil, kendisi “bitti” demeden
bitmeyeceğini görüyorum. Bakın bakalım, sizler
bu filmde neler göreceksiniz!
Not: Son fotoğrafı benim için Karol Bielecki'ye imzalatıp getiren Burak Tezcan'a çok teşekkürler.
0 yorum:
Yorum Gönder