Zeynur Pehlivan; Beden Eğitimi Öğretmeni, Milli Hentbolcu, Antrenör, Hentbol Yazarı; Eğitim Uzmanı, Milli Hentbolcu Zeki Pehlivan'ın Eşi; Lise Öğrencisi, Milli Hentbolcu Doruk Pehlivan'ın Annesi

6 Temmuz 2017 Perşembe


Bir ev kadını vardır, sırf yemek yapmış olmak için, akşama masaya bir tabak yemek koymak için kuru fasulye yemeği yaparlar ya! Hiç özen göstermeden, soğanı kavurmadan, haşladığı fasulyenin suyunu dökmeden, yemeğin suyunu bocalamasına döken ev kadınları vardır ya! 

Ya da bir kek yapmış olmak için kek yapanlar var ya! Hangi malzemeyi ne zaman ve ne kadar katacağına dikkat etmeden, fırının ısısına bakmadan kek kalıbına dökenler vardır ya!

Ya da kuru fasulyeyi, keki hangi tabağa koyacağını, misafirlere nasıl sunacağını bilmeyen insanlar vardır ya!

Bence bu durumlarda yapan da yiyen de mutlu değildir. 
Bence bu tür davrananlar işini seven kişiler değildir. 



Oysa haşlanılan kuru fasulyenin suyunu tekrar tekrar döküp gazını çıkarsan, içine biraz sucuk, pastırma veya et katsan, içine birkaç yeşil biner atıp tatlandırsan, domatesini, salçasını, suyunu ona göre ayarlasan ve birgün de bekletip ertesi gün masaya getirsen hoş olmaz mı!

Ya da  yapılan kekin önce yumurta ve şekerini karıştırıp, un, kabartma tozu, vanilyayı ayrı bir kapta karıştırıp elekten geçirsen, kekin yapışmaması için kek kalıbını önce yağlayıp sonra unlasan, fırın ısısını iyice ayarlasan ve kek pişerken fırının kapağını hiç açmayıp kekin sönmesini sağlamasan kek güzel olmaz mı? 

Ve bunları güzel bir örtü üzerinde temiz bir tabakta sunsan, bunu leziz bir pilav tamamlasan, keki benmari usülü ile erittiğin çikolata sosu ikram etsen ve bir de tabağı yalamasan, keki elinle yemesen nefis bir görüntü çıkmaz mı, nefis bir lezzet çıkmaz mı ortaya! İnsan bir tabak daha, bir dilim daha istemez mi dersiniz!

Bence bu durumlarda yapan da yiyen de çok mutludur. 
Bence bu tür davrananlar işini seven insanlardır. 



İşte hentbolda ki antrenörlük de böyle birşey! İşine özen göstermeyen, işini severek yapmak değil de sadece para kazanmak için yapan insanların ortaya koyduğu işlerde tam anlamıyla böyle tat veriyor insana, seyirciye. Önüne konulan yemeği yiyor ama ne tat var ne tuz... Sadece karnını doyuruyor. 

Bir Bundesliga'da maçlarındaki hentbola ve atmosfere bakın, bir de bizim hentbola ve atmosfere! Hangisi sizce detaylara önem veriyor, hangi antrenörler hentbola fazla zaman veriyor, çok seviyor ve hentbola, izleyenlere tam hentbol lezzeti tattırıyor, hentbolu süsleyerek şovlarla, yarışmalarla seyircilerle buluşturuyor ve bir daha, bir daha gelmesini sağlıyordur dersiniz! 

Bence aramızdaki fark yukarıda tarif ettiğim yemek ve kek yapmadan hiçbir farkı yok! Bir kuru fasulye, bir kek yersin, tadını da, adresini de unutmaz, bir daha gitmek, bir daha tatmak istersin!

Ankara'da yapılan Hentbol Antrenör Semineri bana bu örneği hatırlattı nedense! Dört üst düzey Avrupa ve Dünya Hentbol Federasyonundan antrenörler geldi Türkiye'ye. Bu bile başlı başına büyük olay. Bu anlamda Teknik Kurulu yaptıkları bu güzel seminer dolayısıyla kutluyorum. 

Uzun seneler sonra böyle bir fırsatı yakalamışken bizim yapmamız gereken de, aklımızdaki soruları, cevap bulamadığımız veya çözmekte zorlandığımız konuları bu insanlara sormak, cevap bulmak, antrenörlük bilgilerimize yeni bilgiler eklemek olmalıydı. Anlatımları esnasında veya dışarıda bizlerin bu dört değerli lektörden, Peter Kovacs, Wolfgang Pollany, Nenad Sostaric ve Milan Petronijevic'ten mümkün olduğu kadar yararlanmamız gerekirdi.  Her anından, her bilgisinden, her tecrübesinden yararlanmamız gerekiyordu.

Ancak meraklı, öğrenmek isteyen çok az insana rastladım bu seminerde...  Seminer sırasında dışarıda gezenleri gördüğümde veya sahadaki uygulamalara bakıp da, "Biz bunları biliyoruz" diyenleri duyduğumda... Öyle ya! Adama sorarlar, "Biliyorsan Türk Hentbolunun hali ne böyle!" diye... Hatta şu kadarını bile söyleyebilirim. Sadece belgeyi almış olmak için gelenler olduğunu bildiğimde... 

Oysa bizim ihtiyacımız olan şey belge değil bilgiydi. Oysa her işde olduğu gibi burada da anlatılanlardaki detaylar önemliydi. Mesela, sadece pozisyon alarak, Menemen bardağı gibi dizilmek değildi 3:2:1 savunması... Kayma adımı ile değil koşarak savunma yapılmalıydı. Savunma duruşundaki ayak parmak uçlarının yönü çok önemliydi. Savunma oyuncusunun ne zaman harekete başlanılacağı çok önemliydi. Topsuz alandaki savunma oyuncularının yeri çok önemliydi. Çift pivot veya 7'ye 6 hücum savunmada nasıl hareket edilmeliydi. 

Tüm bunlar sadece bir konunun örnekleri. Wolfgang Pollany'nin anlattığı konu çok ilginç ve tam bize göre bir konuydu. Sporculara nasıl davranılacaktı?  Sporcu düşüşe geçtiğinde sporcuyu maça nasıl tekrar döndürülecekti? Son saniyelere kalan maçta, son atışa kalınan maçlarda,  hiç kimsenin topu kullanmak istemediği durumlarda, herkesin korktuğu anda 7 metre hangi sporcuya kullandırılacaktı? Diğer yardımcı antrenörler ne işe yarardı? Motivasyon, sporcunun kişilik yapısına göre değişebiliyor muydu? Egosu yüksek, kibirli sporcuların motivasyonu nasıl olmalıydı? 

Böylesine ilginç konular vardı seminerde. Dikkatle dinlenilecek, takip edilecek ve kafamızda yüzlerce soruların oluşmasına neden olan bir seminerdi bu seminer. Alınan çok ders, sorulacak çok soruları olan bir seminerdi bu seminer. Ben başta Murat Bilge olmak üzere bu seminerin gerçekleşmesine öncülük edenleri kutluyor ve teşekkürlerimi sunuyorum. Bu seminerin tam anlamıyla gerçekleşmesine katkıda bulunan uygulama takımları, Yıldız Bayan Milli takım ve Maliye Piyango Erkek Takımlarına teşekkür ediyorum. 

Ve son olarak seminer esnasında duyduğum iki hoş örnekle  yazımı tamamlamak istiyorum. Birincisi Peter Kovacs'ın "On sene önce Türk Milli takımlarında görev aldığımda, 16 sene önce Rus antrenör Aleksandr Rezanov'un 'yeni' isimli seti oynanıyordu ve üzerinden 27 yıl geçmesine rağmen aynı set oynanıyordu ve ismi hala 'yeniydi'. İkincisi ise, Wolfgang Pollany'nin "Asıl önemli olan şey şu... Siz ne istiyorsunuz? Sizin elinizde ne var?" cümlesiydi. Bu iki cümle aslında ne çok şey anlatıyor değil mi? 

Arkadaşlar! Hentbolun tadı, sizin ona vereceğiniz tat ve değer ile orantılıdır. Lütfen hentbola en sevdiğiniz kişiye güzel bir yemek hazırlarmış gibi özen gösterin! Lütfen hiçbir detayı atlamayın ve hentbolu, hentbol salonlarını Avrupa'da ki gibi güzelleştirin!  Lütfen bizleri, hentbolu tatmak için Avrupa'ya gitmek zorunda bırakmayın! Aksine güzel hentbolu buraya getirin!

Zeynur Pehlivan
Hentbol Güzeldir

Posted by http://zeynurpehlivan.blogspot.com/ on 13:35  No comments »

0 yorum:

Yorum Gönder

Bookmark Us

Delicious Digg Facebook Favorites More Stumbleupon Twitter

Search