Zeynur Pehlivan; Beden Eğitimi Öğretmeni, Milli Hentbolcu, Antrenör, Hentbol Yazarı; Eğitim Uzmanı, Milli Hentbolcu Zeki Pehlivan'ın Eşi; Lise Öğrencisi, Milli Hentbolcu Doruk Pehlivan'ın Annesi

23 Ağustos 2016 Salı

Olimpiyat Oyunlarını seviyorum.  Bütün ülke bayraklarının, bütün ülke sporcularının, aynı anda, aynı yerde, aynı amaç ve inançla aynı sahada yer almasını seviyorum. Tek bayrak taşıyorlar, aynı adımı atıyorlar, aynı şarkıyı söylüyorlar. Olimpiyat Oyunlarının hiçbir renk, hiçbir ten, hiçbir branş ayırt etmeksizin tüm dünya uluslarını, tüm dünya sporcularını aynı yerde toplayabilme “gücünü” seviyorum. Bu muhteşem organizasyona katılmak, yeteneğini  tüm dünyaya sunmak, ismini spor tarihinin altın sayfalarına yazdırmak, rekabeti, mücadeleyi sporun tertemiz ruhu ve anlayışı ile ortaya koymak için çalışan sporculara hayranlıkla bakıyorum, alkışlıyorum.
Vücudun cimnastikçilerdeki o muhteşem esneklik ve estetikliğini; nefesin atletlerdeki, güreşçilerdeki, yüzücülerdeki son tükenişini; kuvvetin haltercilerdeki gibi saniyeler içinde bir barda toplanmasını; dengenin halka cimnastiğindeki gibi sarkan tellere, denge aletindeki gibi incecik bir tahtaya, çekiç atmadaki gibi iki metrelik bir alana sığdırılmasını;  birliktelik ruhunun takım sporlarındaki sarılışını;  hayallerin sırıkçılarda, yüksekçilerde, kürekçilerde, yelkencilerde ki gibi yol almasını seyretmeyi seviyorum.
Olimpiyatların insanın gerçek güzelliklerini ortaya çıkarmasını seviyorum. Bana insan olduğumu hissettiriyor. Ben de onların olduğu yerde olmak, onlar gibi koşmak, onlar gibi sevinmek, onlar gibi üzülmek istiyorum. Ne bir branş, ne  bir ülke, ne bir sporcu tutuyorum. Üzülenle üzülüyorum, sevinenle seviniyorum ve insan olduğumu hatırlıyorum. Çalışılacaksa böyle çalışılmalı, mücadele edilecekse böyle edilmeli, kaybedilecekse böyle kaybedilmeli diyorum. 
“Olamaz!” denileni olduran, “Yapamaz!” diyenleri duymayan, “Bitti!” seslerini umursamayan, rekor üzerine rekor kıran, zafer üzerine zafer kazanan, hikaye üzerine hikaye yazan, dünyanın en büyük ve en yetenekli sporcularını, dünyanın en anlamlı organizasyonunda seyretmek dünyanın en güzel olaylarından biri kuşkusuz. 


Ancak tüm bunları, sporcuları, sahayı, yarışmaları bir kenara bırakacak olursak, Olimpiyat Oyunlarının insana, insanlığa verdiği en büyük ders şu olmalı.
 Olimpiyat Oyunları öncesinde ve sonrasında, Olimpiyat bayrağı altında biraraya  gelen ülkelerin tüm dünyaya, tüm liderlere, tüm anne babalara, tüm gençlere, tüm çocuklara; 
“Bu birlikteliği, bu güzelliği, bu mücadeleyi her alanda görmek istiyoruz.”, “Dünya, birlikte daha güzel!”, “Dünya kız-erkek birlikte olduğunda, birlikte yol aldığında daha güzel!” demesidir. 
 “Olimpiyatlarda yanlış işlere, yanlış yapanlara yer yoktur!”, “İçinizdeki kötü şeyleri değil, güzel şeyleri besleyin!” “İçinizdeki yanlış insanları değil, doğru insanları destekleyin ve onlara fırsat verin!”  demesidir. 
 “Çocuklarınıza spor yaptırın! Çocuklarınız sporla, Olimpiyatlarla tanıştığında, dünyayla buluşacak, dünyadaki tüm insanlarla, tüm güzelliklerle tanışacaktır!” “Gelin, birlikte olalım! Gelin, birlikte koşalım.” “Gelin, çocuklarımıza daha yaşanır bir dünya bırakalım!” diye bas bas bağırmasıdır.  
"Olimpiyatlarda taraf olmaz, torpil olmaz!" diye sesini olanca gücüyle yükseltmesidir. 



 
 “Sporun bu güzelliğini siz de kendi alanınıza taşıyın!”, “Çok çalışın!” “Kendinize inanın, güvenin ve isteyin!”, “İşinizi doğru yaptığınızda kazanmayacağınız başarı, ulaşamayacağınız hedef yok!” mesajlarını muhteşem bir görsellik, muhteşem bir birliktelik, muhteşem bir sessizlik, muhteşem bir dayanışma içinde haykırmasıdır. 
Ve en güzeli de, Olimpiyat bayrağını ve meşalesini şimdilik yüreğinde taşıyan ve o gün geldiğinde  Olimpiyat Oyunlarının düzenlendiği kentte, kendi ülke bayrağını taşıyamaya, kendi ülke marşını dinlettirmeye hazırlanan, buna inanan ve bunu çok isteyen birçok ülke, birçok sporcu, birçok çocuk olduğuna inanmaktır. Onlar  Olimpiyat Oyunlarını, bizlerin de onları Olimpiyat Oyunlarında seyredeceğimiz günü beklemektir. 
Sporun gerçek ruhunu, sporcuların görmediğimiz aklını, yeteneğini, hislerini, vereceği mücadeleyi, göstereceği centilmenliğini, kısacası hayatın bütün güzelliklerini, sporun sürprizlerini, insanın bilmediğimiz özelliklerini dört gözle beklemek, dört yılı iple çekmektir.   
İyi ki varsın Olimpiyat.. 
Yüzlerce, binlerce, milyonlarca kez, “İyi ki varsın Olimpiyat!” 
Posted by http://zeynurpehlivan.blogspot.com/ on 01:29  No comments »

0 yorum:

Yorum Gönder

Bookmark Us

Delicious Digg Facebook Favorites More Stumbleupon Twitter

Search