Antrenörlerin
en önemli görevlerinden biri de (sporculara hentbol öğretmenin yanında) sporun
pozitif yönlerini de öğretmektir. Eğer onlar etkili bir şekilde odaklanmayı ve
pozitif düşünmeyi öğrenebilirlerse amaçlarını gerçekleştirmek için daha çok
çaba göstereceklerdir.
Çocuklar
mantıklarıyla düşünmektedirler ve soyut düşünme daha sonra gelir. Örneğin;
çocuklara “bugün yatağın tersinden mi kalktın” gibi bir soru sorulursa,
çocuklar “hayır benim yatağım duvarın dibinde bu yüzden hep aynı yönden
kalkarım” diye size cevap verirler. Antrenörlerin antrenman planlamalarında bu
düşünce yapısını göz önünde bulundurmaları gerekir. Bu nedenle de genç
oyunculara yapılacak açıklamalar daha belirgin ve anlaşılır olmalıdır. Burada özendirme/cesaretlendirme
ve övgü anahtar kelimelerdir.
Motivasyon
Bir
çocuk bir spor dalını seçtiğinde, burada en önemli motivasyon kaynakları
şunlardır;
·
Eğlenmek
·
Başarma deneyimi
yaşamak
·
Oyun kazanma
·
Öğrenmek ve
becerilerini geliştirmek
·
Arkadaşlarıyla
birlikte olmak
·
Yeni arkadaşlarla
tanışmak
·
Formda olmak, fizik
olarak iyi biçimde kalmak
Bu
nedenle, belirtilen motivasyon kaynakları bir antrenörün aşağıdaki konulara
odaklanmasını gerektirir;
·
Antrenmanı
eğlenceli ve heyecan verici hale getirme
·
Başarı konusunda
gerçekçi bir bakış açısı getirme
·
Kazanmayı ve
kaybetmeyi öğrenme
·
Gelişim için
olanak yaratma
·
Bağlılık/bütünlük
ya da takım ruhu oluşturma
·
Daha formda/zinde
kalma olanağı sağlama
Antrenmanların
planlanmasında gençlerin (8-14/15 yaş) ergenlik dönemlerindeki ilgileri ve
becerileri göz önüne alınmalıdır. Başlangıçtaki antrenmanlarda görevler basit,
çok zorlamayan ve çok fazla rekabet gerektirmeyen çalışmalardan oluşmalıdır.
Çocukların başarabilme deneyimini yaşadıkları birçok çalışma yapılmalıdır.
Fakat çocukların günden güne sürekli geliştikleri halde bir gün gelişemedikleri
ve durdukları zamanlar da olabilir. Bu durum onların daha fazlasını yapma ve
daha çok gelişmelerine olanak sağlar ve hem bireysel hem de takım olarak
görevleriyle ilgili avantaj elde ederler. Çocuklar bu durumla başlangıçta başa
çıkamayabilirler ancak bu onları daha çok kamçılar. Eğer çocuklar, çaba göstermenin
başarı için önemli bir anahtar olduğu anlayışını öğrenebilir ve gösterdikleri
çaba ile elde ettikleri sonuçlardaki yükümlülükleri arasındaki ilişkiyi
kavrayabilirlerse, kendi becerilerini geliştirme konusunda hazırlar demektir.
Birçok oyuncu, takım arkadaşlarıyla birlikte oynarken daha çok ve daha iyi gelişme
konusunda kendileriyle de bir yarışa girmektedirler. Ne yazık ki bazıları da
kendi ilgi alanlarıyla eşleşmediği ve sporda ya da seçtikleri dalda mücadele
etmeyi istemedikleri için bırakmaktadırlar. Bu durum bir hentbol kulübünün alt
yapılarında oldukça çok görülmektedir. Bu tür durumlar daha çok 9-11
yaşlarındaki oyuncularda yaşanmaktadır ve yaş düzeyi yükseldikçe sporu bırakma
sayıları azalmaktadır.
Çevre
Çocukların
sürekli ilgilerini çekme konusunda, onların antrenman ve oyun oynama
etkinliklerindeki çevresel koşulları çok önemlidir. Antrenmanlar onların
hentbole ilgilerini çekecek en iyi motifleri ve oyunları içermelidir.
Motivasyonlardan biri eğlencedir fakat burada antrenör ve ailelerin amaçlarına
aykırı olabilecek bazı faktörler de bulunmaktadır. Bütün antrenörler,
sporcularının gün geçtikçe geliştiklerini ve kendi yönetimlerindeki takımın maç
kazandığını göstermek; aileler de çocuklarıyla gurur duymak isterler. Eğer
hatalar ya da maç kaybetme durumunda çok olumsuz bir tepki gösterilirse
çocuklarda “performans korkusu” ortaya çıkar. Bu korku çocukların daha çok
yanlış ve hata yapmalarına yol açar. Bu durumda korkuların giderek büyümesine,
performanslarının düşmesine ve oyundan zevk almamalarına neden olur. Sonucunda
da çocuklar kendilerine şu soruyu sormaya başlarlar; “Spor gerçekten zevkli bir
etkinlik mi?”.
Aşağıdaki
soruların göz önünde bulundurulması bu amaçla iyi olabilir;
·
İyi bir oyunda ne
kadar sıklıkta övgü dolu söz söylediniz?
·
Hata veya
anlaşılmayan bir durumda ne kadar düzeltme yaptınız ve oyuncuları
cesaretlendirdiniz?
·
Oyuncuların kendi
aralarındaki cesaretlendirme ve takım ruhunu oluşturma çabalarını ne kadar
destekleyip onayladınız?
Umarız cevabınız; “Oldukça sık”tır. İlave olarak
aşağıdaki sorular da sorulabilir;
·
Oyuncularınızın
performansları bugün ne kadar iyiydi?
·
Çocuklar için
antrenman ya da oyun içerisindeki olumlu deneyimler nelerdi?
·
Sizin için ne
kadar olumluydu?
Cevaplarınızın
olumlu olması gereklidir aksi halde sizin için de olumsuz bir durum söz
konusudur.
Oyuncuların
bir çoğu ellerinden gelenin en iyisini yapmak için çalışırlar, ancak antrenör
ve aileler için bu yeterli değilse ve övgü ya da cesaretlendirmeye dayalı bir
yaklaşım yoksa bu “takımla ilgili beklentilerin çok yüksek” olduğu anlamına
gelir.
Rekabet/Yarışma
Çocukların
rekabetle ilgili düşünceleri onların bakış açıları ve kendi kıyaslamalarının
ölçüsü kadardır. Onlar her gün kendilerini koşu, sıçrama, atma gibi
çalışmalarda, okul içi ya da daha başka çalışmalarla kıyaslarlar. Dünyada
yapılan sporlar daha rekabetçi, daha görünür, daha karmaşık ve daha
kapsamlıdır. Sadece bir oyunu kazanmak yeterli değildir, bir çok oyunu ya da
turnuvayı kazanmak durumundasınız ve bunun için çok iyi antrenmak yapmak
zorundasınız.
Fakat
çocukların spora katılımlarındaki en önemli motivasyon aracının “eğlence”
olduğunu unutmamanız gereklidir. Kazanmak doğal olarak zevklidir fakat maçın
içine de eğlence katmanız gereklidir ve kaybetseniz bile yine eğlenmesini
bilmek gereklidir. Çocuklarınıza sadece kazanmayı öğretirseniz,
çalışmalarınızda bazı şeyleri kontrol altında tutamazsınız. Eğer sporcularınıza
kendilerini kontrol edebilmeyi öğretebilirseniz onlar asla kaybetmezler.
Örneğin bir maçta rakip takım durmu 15-0 yaptı ise ve sizin takımınız buna
karşı mücadele edip bir gol bulmayı başardıysa, onları cesaretlendirip övgü
sözleri söylemeyi unutmayın. Çünkü, onlar maçı bırakmak yerine kendi en iyi
performanslarını ortaya koymaya çalışacaklar ve sonuna kadar devam
edeceklerdir.
Yaş
düzeyi yükseldikçe yarışma ya da maçlara karşı oyuncuların bakışları
değişecektir ve kazanmak daha önemli hale gelecektir. En iyisini yapmak yerine
kazanmakla ilgilenen oyuncu çeşitli kötü bahaneler kullanır. Kendi
yeteneklerinin farkında olan sporcu, kendini diğerleriyle kıyaslar ve iyi
oyuncular karşısındaki eksikleri nedeniyle çeşitli mazeretler öne sürerler.
Daha az iyi oyuncular için “topu tutamıyor” ya da “iyi pas veremiyor” gibi
şikayetlerde bulunurlar. Daha az iyi oyuncular böyle durumlarda birden bire
dizlerinin ağrıdığını hatırlarlar ve bunun performanslarını azalttığını
söylerler. Bu tür durumlarda ise takım ruhunun çok iyi olması gerekmektedir ki
tüm takım mücadeleyi ve oyunu bırakmasın.
Antrenmanların
hazırlığını yaparken yukarıda bahsedilen konuları kendi kendinize sormanız
gereklidir; “Çocuklarla ya da gençlerle çalışırken amacım nedir?”
Dr.
Zeki Pehlivan
0 yorum:
Yorum Gönder