Sevgili dostlar, 30 Mayıs akşamı
Eurosport2’de Almanların ünlü takımı Kiel’in, İspanyolların ünlü takımı
Barcelona takımı ile yaptığı ve ilk defa organize edilen dörtlü final maçını
izledim. Öncelikle şunu belirtmek istiyorum, bir şeyi yapacaksanız tam
yapacaksınız. Köln’de oynanan maçların yapıldığı salonu sizlere anlatmam mümkün
değil. Böyle bir salona 18.679 seyirciyi doldurup, böylesine birbirinden güzel
ve zevkli maçları izletmek çok kolay bir iş olmasa gerek. Bunu sağlayan,
yılların getirdiği köklü bir ülke geleneği, büyük bir Hentbol ekolüdür bence.
Maçları izleyen seyircinin inanılmaz temposu zaten sahada mücadele eden
takımları yönlendiriyordu. Tek kelimeyle hayran kaldım. Bizim hentbolümüzün gelecek
hayali de bence bu olmalı. Türkiye’de en az 10.000 seyirciyi salona
getirebilecek bir vizyonumuz olmalı.
Akşamki maçı oynayan her iki
takım ise ortaya koydukları mücadelede en üst düzeydeydiler. Tam bir
profesyoneller. Barcelona 6 farkla öne geçmesine rağmen, Kiel’in ortaya koyduğu
o müthiş tempo görülmeye değerdi ve bence tüm hentbolle ilgilenen gençlere ders
niteliğinde gösterilmelidir. Asla yılgınlığa düşmeden ve sürekli tempoyu ve
mücadele gücünü yitirmeden oyunlarını oynadılar. Arkalarında hissettikleri
binlerce seyircinin desteğini ve ev sahibi ülke avantajını da çok iyi
değerlendirdiler.
Burada dikkat çekmek istediğin
asıl konulardan biri de, finale gelen takımlardaki oyuncu profilleridir.
İzlanda, Hırvatistan, Estonya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Solovenya, İsveç, Farnsa,
Almanya ve daha bir çok ülke hentbolcusu bu güzel mücadelenin içindeydiler. Ve
hepsi son derece üst düzeyde fiziki
özelliklere ve kondisyona
sahipler. Final maçında hiç bir oyuncunun kuvvet ve kondisyon sıkıntısının çok
fazla yaşamadıklarını gördüm. Bir gün önce de yine çok üst düzey bir maçı
oynamış sporcuların ertesi gün çok daha üst düzey ve psikolojik baskısı daha
fazla olan bir maçı bu düzeyde götürebilmeleri, onların fiziksel olarak çok iyi
bir alt yapıya sahip olmalarına ve kendi ülkelerindeki liglerde oynadıkları üst
düzey maç ve antrenmanlara bağlı diye düşünüyorum. Bu yaklaşımdan hareketle,
ülkemizin hentbol anlayış ve sporcu profillerinde de bu tür üst düzey yapıyı
destekleyecek çalışmalara, yani antrenman programlarına, üst düzey lig ve maçlara
ihtiyacımız olduğu görülmektedir.
Burada izlenen takımların, bu
süreç içerisinde eledikleri diğer takımların da yine aynı sistem ve çalışmalar
içerisinde olduğu düşünüldüğünde, kendi ligimizin kalitesini ve mücadele
düzeyini arttıracak çalışmaların da hem federasyon yapısında hem de kulüpler
içindeki yapıda ortak şekilde başlatılması ve uzun erimli olarak sürdürülmesi
gereklidir.
Bu durumda, kendisi de çok uzun
yıllar Alman ve Macar liglerinde üst düzeyde oynamış, antrenörlük yapmış, dünya
liglerini yakından takip eden Milli Takımlar antrenörümüz Peter Kovacs’ın, Türk
Hentbolünden, kulüp ve antrenörlerimizden beklentilerini çok fazla yadırgamamak
gerekli diye düşünüyorum. Çünkü, uluslararası alanda iyi işler yapabilmek,
yukarıda satır aralarında anlatmaya çalıştığım işleri bizlerinde yapabiliyor
olmamıza bağlıdır.
Profesyonel anlayışın, yalnızca
Hentbol Federasyonu için değil, bu sistemin önemli birer parçası olan kulüp,
antrenör, yönetici, sporcu, hakem boyutlarında da bulunması çok önemli ve bir
zorunluluktur. Çünkü, hepsi birbiri ile ayrılmaz bir bütün olan bu unsurlar,
birbirleriyle ortak hareket edebildiklerinde bütünsel bir yükseliş
sağlanabilecektir.
Sonuçta izlediğim maç unutulmaz
bir tad olarak ağzımda kaldı. Bununla birlikte aklımda ise, bizlerin daha
yapacak çoook işi olduğu vardı. Başkaları yapabiliyorsa biz de yapabiliriz.
Önce biz kendimiz bu inancı koruyalım, birlikte çalışalım ve hep beraber
harekete geçelim.
Son olarak şu kıssadan hisse ile bitirmek
istiyorum,
“Ya
bir yol açın , ya bir yol bulun ya da yoldan çekilin.”
TED Turner
Dr. Zeki Pehlivan
0 yorum:
Yorum Gönder