Her
Nesil Kendi Şarkısıyla Gelir (Grigory Petrov)
Sevgili dostlar, bazılarımızın kavram olarak
biliyoruz dediği, bazılarımızın ise farkında bile olmadığı, normal bir süreç
olarak işleyen bir konuyu gündeme getirmek için bu yazıyı hazırladım. Bir çok
okulda görev yapan öğretmenlerimizin de sık sık sıkıntı yaşadığı yeni kuşak
çocukların, antrenörlerimizin ve spor eğitimcilerimizin de karşısına geldiklerini
görüyoruz. Çocukları bilgi sahibi yapmak, davranış sahibi yapmaktan daha kolaydır.
Antrenörlerimizin amacı, sportif davranışlar kazandırmak, bunu en iyiye
götürmek ve sürekli geliştirmek olduğuna göre, iyi birer eğitimci olabilmeleri
bir noktada karşılarına gelen grupların özelliklerini de çok iyi bilmeleri ile
yakından ilişkilidir. Bu nedenle kuşak kavramını ve konumuz olan Z kuşağını
tanımakta fayda görüyorum
Kuşak; belli bir zaman aralığı içinde doğan
ve genellikle benzer tutum ve davranışlara sahip olan bireyler topluluğudur. Kuşaklar; farklı beklenti, motivasyon, tutum ve
davranışlara sahiptirler. Dönemsel olarak çok kesin sınırlar çizilemese de
babyboomerler, X kuşağı, Y kuşağı ve konumuz olan Z kuşağı (dijital kuşak)
olarak adlandırılmaktadırlar. Yine dönemlerine göre etkilendikleri ve
yaşamlarını etkileyen temel unsurlar genel anlamda şu başlıklarda toplanıyor:
·
Önemli kişi ve olaylar,
·
Aile yapısı,
·
Toplumsal ve Sosyal ilişkileri,
·
Dönemin değerleri ve şartları,
·
Yaşam standartları,
·
Teknolojisi,
·
Eğitim ve iş olanakları,
·
Beklentiler.
Kuşaklarla ilgili çalışmalar uzun zamandan
beri iş yaşamının gündeminde yer almakta ve bu çalışmalara göre kurumlar
çalışanlarının daha etkin ve verimli çalışabilmeleri için onların özellik ve
beklentilerine göre çalışma düzenlerini oluşturmaktadırlar. Dünya ve Türkiye
nüfusunda yaşanan kuşak geçişleri de bizlerin birer birey olarak bu geçişlerin
farkında olmamızı ve hem anne baba olarak hem de birer öğretmen, spor
yöneticisi ve antrenör olarak birlikte çalıştığımız öğrenci/sporcularımızın
özellikleri ve beklentileri ile ilgili daha bilinçli olmamızı gerektirmektedir.
Peki yeni kuşakların özelliklerini bilmek bize ne tür faydalar sağlar, bunları
genel olarak şöyle ifade etmek mümkündür;
·
Kuşakların birbirini tanımasını sağlar.
·
Daha etkili iletişim kurmaya ve daha az yanlış
anlamaya neden olur.
·
Daha etkili motivasyonel yöntemler bulmayı sağlar.
·
Beklentileri daha iyi belirlemek mümkün olur.
·
Takım çalışması ve verimliliği arttırır.
·
İş/çalışma imkanlarını düzenlemeye ve çalışanın
doyumunu arttırmaya yönelik çözümler üretmeyi sağlar.
Bugün özellikle okullar ve altyapılar
düzeyinde çalışılan çocukların ve gençlerin
1995 ve sonrası yıllarda doğduğunu varsayarsak, dönem olarak Z kuşağına
yani dijital kuşağa ait olduklarını söyleyebiliriz. Y kuşağından sonra gelen ve
anne babaları genelde X kuşağı olan bu çocukların bazı genel özelliklerini
bilmek ve çalıştığımız kuşağın bizlerden neler beklediğinin farkına varılmasının,
onlarla yapılan çalışmalarda ve iletişimlerimizde yararlı olacağı
düşüncesindeyim.
Z kuşağı (dijital) çocukları;
·
Konuşmaktan
çok mesajlaşıyorlar.
·
Hiç
buluşmadıkları arkadaşlarla çevrimiçi iletişimi tercih ediyorlar.
·
Cep
telefonunun olmadığı bir hayatı hayal bile edemiyorlar.
·
Bilgisayarları,
kitaplara tercih ediyorlar.
·
Anında
çözüm istiyorlar.
·
Teknoloji
ve terörizmin olmadığı bir dünyayı hiç tanımıyorlar.
Z kuşağı çocukları, marka sadakatleri az olan
ve kendilerine özel genç markaları tercih eden imaj düşkünü bir kuşak. Coğrafi sınırların olmadığı, teknolojik, entegre,
bireysel ve bağımsız, yeniliklerden zevk alan fakat güven arayan bir kuşak. Aynı
anda birden fazla şeyle uğraşabiliyorlar. İnsanlık tarihinin, el, göz, kulak
beceri senkronizasyonu en yüksek kuşağı olarak görülüyorlar.
Z kuşağı çocukları diğer kuşaklara göre;
·
Daha
hızlı büyüyorlar.
·
Eğitime
daha erken başlıyorlar.
·
Pazarlamaya
daha genç yaşta maruz kalıyorlar.
·
İnternet
merakı ve teknolojik donanım onları çok görevli bir hale getiriyor.
·
Doğruluktan
çok hıza önem vererek bir görevden diğerine geçebiliyorlar.
·
Bilgiye
sadece birkaç tık uzakta oldukları kablosuz dünyayı iyi biliyorlar.
·
Birden
çok multimedya kaynağından hızlı bilgi almayı tercih ediyorlar.
·
Bilgiye
erişimi, çoklu bağlantılar yoluyla yapmayı tercih ederler.
·
Resim,
ses ve videoları, yazılı metinlere tercih ederler.
·
Öğrenirken
kişilerle bağlantı kurarak çalışmayı tercih ederler.
·
Takdir
ve ödülü, davranışın hemen arkasından beklerler.
·
Kullanabilecekleri,
konuyla ilgili, aktif ve eğlenceli bilgiyi öğrenmeyi tercih ederler.
Bunların yanında Z kuşağı çocukları;
·
Eğitime
erken yaşta başlıyorlar ve eğitim süreçleri diğer kuşaklara göre oldukça
uzundur.
·
En
fazla yatırım yapılan kuşaktırlar.
·
Edilgenliği
kabul etmiyorlar.
·
Uzun
dönemli hafızaları, ezberden çok oyun, hikayeleştirme ve hayallerle etkin hale
gelebiliyor.
·
Olanak
fazlalığı, eğlenceyi erteleme güçlüğü yaşamalarına neden oluyor. Bu da onların
başarıya giderken önlerine çıkan en önemli engel haline geliyor.
Peki bu kuşakla çalışırken biz neler
yapabiliriz?
·
Bilgi
dağıtıcısı olmaktan çıkıp öğrenme orkestrasının şefi olmalıyız.
·
Öğrencilerin,
bilgiyi bilgeliğe dönüştürmelerine
yardım eden kişiler olmalıyız.
·
Yaşam
boyu öğrenme için gereken merak duygusunu sürekli canlı tutmalıyız.
·
Daha
iyi nasıl öğreneceklerse o şekilde öğrenmelerine yardımcı olmalı, öğrenme
yöntemleri konusunda esnek olmalıyız.
·
Öğrenmeye
okul dışında da devam etmeleri için, öğrencilerde öğrenme heyecanı
yaratmalıyız.
Yukarıda kısa başlıklar halinde vermeye
çalıştığım Z kuşağının özellikleri günümüz sporcularının pek çoğunda
gözlemlediğimiz ve bazan çok anlamlandıramadığımız özellikler. Bu çocuklarla
birlikte çalışan tüm eğitimciler, geleceğe yetiştirmek zorunda oldukları ve
kendilerinden oldukça farklı koşullara doğmuş öğrencilerinin ya da
sporcularının özelliklerini iyi tanımalıdır. Bir örnek vermek gerekirse; yapılan
bir araştırma son kuşağın bedensel gücünün büyük ölçüde azaldığını
ortaya çıkarmıştır. Bu araştırmaya göre;
2008
kuşağı 10 yaşındaki 315 çocukla 1998 kuşağı aynı yaş grubundaki 309 çocuğun
verileri üzerinde yapılan karşılaştırmada son kuşağın bedensel gücünün
büyük ölçüde azaldığı ortaya çıktı. Sonuçları yorumlayan uzmanlar, “İp atlamak,
top koşturmak, ağaca tırmanmak yerine bilgisayar ve televizyonla geçirilen
zamanın sonucu bu” yorumunu yaptılar. Acta Paediatrica adlı çocuk sağlığı
dergisinde yayımlanan araştırma, ağaca tırmanmak, ip atlamak, top koşturmak
gibi oyunlar yerine bilgisayar ve televizyon başında zamanını geçiren
çocukların sağlığı konusundaki kaygıyı dile getirdi. Fitness uzmanı Dr.
Sandercock ve ekibi, 2008’de 10 yaşındaki 315 çocuğun katılımıyla gerçekleştirdikleri
araştırmayı, 1998 yılında aynı yaş grubundaki 309 çocuk üzerinde yapılan
araştırmayla karşılaştırdıklarında, günümüz çocuklarının kaslarının 1990’lı
yıllarda büyüyenlere göre daha zayıf olduğunu tespit etti. Araştırmacılar, boy
ve kilo oranları aynı olsa bile, bu dönemin çocuklarının fiziken daha zayıf,
kas yapısının daha az olduğu ve önceki kuşakların basit gördüğü fiziksel
hareketleri bile yapamadıklarını saptadı. Araştırmada, 10 yaşındakilerin mekik
çekme sayısının 2008’deki çocuklarda 1998’lerdekine oranla yüzde 27,1 azaldığı,
kol gücünün yüzde 26, tutuş gücünün yüzde 7 zayıfladığı, önceki kuşağın iki
katı kadar çocuğun da parmaklıklara asıldıklarında kendi ağırlıklarını
çekemedikleri görüldü. Kaynak:http://haber.gazetevatan.com/soke-eden-arastirma/379191/41/Saglik
Yukarıda görüldüğü gibi, çalıştığımız
çocukların fiziksel özelliklerinde de günümüz şartları çerçevesinde ciddi bir
azalma olduğu ve eğitimcilerimizin kaybedilen bu özellikleri geri
kazandırabilmek için daha çok çaba sarfetmeleri gerekecektir. Bunun yanında
öğrencilerinin, antrenörü tarafından kazandırmaya çalıştıkları becerilere daha
fazla odaklanmalarını sağlayacak öğretim yöntem ve tekniklerini geliştirmeleri
ve teknolojik araçları onların öğrenmeleri doğrultusunda daha fazla
kullanabilme becerilerini de kazanmaları gerekecektir.
Sonuç olarak ifade etmek gerekirse, özellikle
altyapı antrenörlerine yönelik eğitimlerde çalışacağımız grupların
özelliklerini tanımaya yönelik, öğrenme yöntemleri, beyinin gelişimi, çocukluk ve ergenlik dönemi özellikleri, drama,
öğretimde teknoloji kullanımı vb. tür konularında işlenmesi, eski klasik
yöntemlerdeki işleyişlerin, sadece teknik, taktik, kondüsyon, oyuncu seçimi vb.
konularla sınırlı kalmadan yeniden gözden geçirilmesi gereklidir.
Saygılarımla.
Dr. Zeki Pehlivan
zepehlivan@yahoo.com
0 yorum:
Yorum Gönder