Zeynur Pehlivan; Beden Eğitimi Öğretmeni, Milli Hentbolcu, Antrenör, Hentbol Yazarı; Eğitim Uzmanı, Milli Hentbolcu Zeki Pehlivan'ın Eşi; Lise Öğrencisi, Milli Hentbolcu Doruk Pehlivan'ın Annesi

3 Temmuz 2015 Cuma



Değerli Hentbol Dostları,
Sevgili Yavuz Hocamın yazısını okuyunca ister istemez bazı konuları kendime sormadan yapamadım. Hocam Voleybolun başarısından ve bu başarılı sürece taşıyan olaylardan kısaca bahsetmiş. Voleybol, uzun bir sürecin ardından aslında bu duruma ulaştı. Ahmet Gülüm ve sonrasında gelen federasyon yönetimleri ve en son da Erol Ünal Karabıyık yönetimi ile en üst noktasına geldi. Sık sık voleybolun sayfasını takip ediyor, dergilerini indirip okuyorum. Ayrıca, bir gün özellikle voleybol federasyonuna, eski hocam Sezgin Kaymaz’ın yanına gidip yaklaşık 2 saat boyunca yapılan çalışmalar hakkında da bilgi almıştım. (Bu arada bence Sezgin hoca ile de Erol başkanla olan sürecin yakın tanığı olarak bir sohbet yapmakta fayda var diye düşünüyorum)

Daha sonra bunları bizim federasyon çalışmaları ile kafamda (bencmarking) kıyasladım. Yapılan çalışmalar öyle herkesin hadi deyince yapabileceği işler değil. Öncelikle bunun için kararlılık yani irade lazım. Bunu sağlayacak en önemli unsur da başkan. Sistemin başındaki kişi bunu önce istemeli ve kendi ekibinin de bunu istemesini sağlamalı. Oturup şapkayı önlerine koymalı ve kendilerine sormalılar. Biz ne yapıyoruz, ne istiyoruz, neler oluyor, gelecekte yine aynı işleri mi yapacağız, aynı kişilerle mi bunları yapacağız, kendimiz mi değişmeli yoksa başkalarını mı değişmeye zorlamalıyız, vb. bir çok soruyu öncelikle sormalılar. 1976’dan bu zamana diğer spor dalları sürekli gelişirken biz neden daha ileri götüremiyoruz düşünmeliler.

Voleybolda Erol başkanın yaptıklarını kısaca özetlersek;
·        Öncelikle kulüplerle çatışma ve başkanlıktan olma pahasına da olsa, yabancı sayılarına kısıtlama getirdi. Peki sonuç ne; Olimpiyata gitme başarısı. Daha fazla bir şey söylemeye gerek var mı?
·        Kulüpler konusuna gelince bunu da dengelemeye çalıştı. Avrupa kupaları için ayrı bir statü var. Daha fazla yabancı ile oynayabiliyorlar. Bu hem Türk oyunculara bir şans hemde milli takımlara oyuncu yetişmesine olanak olarak değerlendirildi. (Bizdeki gibi sporcular aylarca parasını alamayıp oynamak durumunda bırakılmıyorlar. Her nasıl oluyorsa yıl sonunda tüm paraların ödendiğine dair tüm kulüpler federasyona yazı gönderiyor ama en iyi kulübümüzde bile geçen yıldan ödenmeyen maaşlar var.) Biz de ise 4 yabancı oynatabiliyorsun ve lig yabancıdan geçilmiyor. Milli takımlara oyuncu bulamıyorsun. Bu durum bizim federasyon yönetiminde çok fazla kulüp yöneticisi olmasına bağlanabilir. Gerçekçi kararlar alınabilmesi için kulüplerle bağlantısı olmayan gerçekten Hentbolün içinden gelen kişilerde yönetimde görev almalı.
·        Pilot okullar seçildi ve bunlara malzeme, eğitim desteği sağlanarak bir çok sporcunun voleybola başlamasına imkan sağlandı. Bizim bu tür bir uygulamaya geçmemiz zor. Bütçe yok, motivasyon yok, çalışacak antrenör yok.
·        Voleybol lisesi kuruldu ve temelde spor lisesi olan okul tamamen voleybola odaklandı ve altyapı için önemli bir kaynak sağlandı. Bizim yeni THF salonu yatılı planlanıp, seçilen sporcuların eğitimleriyle birlikte bu amacı da gerçekleştirecek biçinde planlanabilirdi. En azından çevre okullara gidip eğitim alacak ve salonda antrenman yapacak bir sistem denenebilirdi.
·        Federasyonun kendi binası yenilendi ve tamamen profesyonel bir sistem kuruldu. Devlet memuru zihniyetinden sıyrılan sistem çok daha fazla iş üretmeye ve çalışmaya başladı. Özellikle Erol başkanın kendisi özel işlerini bir kenara bırakıp tamamen voleybola odaklandı, tüm işlerin son derece hızlı ve kaliteli bir şekilde yürütülmesini sağladı. Bizde hala amatör sayılabilecek bir çalışma düzeni ile işler yürütülmeye çalışılıyor. Federasyonda görevli çalışanların yeniden gözden geçirilmesi gerekli.
·        Federasyon kurulları tamamen bilimsel ve akademik kadrolardan oluşturuldu. Profesyonellerle çalışmaya başlandı ve kurulların aldığı kararlar enine boyuna tartışılarak uygulamaya kondu. Bizde ise 2009 yılında yapılan şurada alınan kararların bile hiç biri uygulamaya geçmedi.
·        Uluslar arası federasyon ve kurullarla sıkı işbirliği sağlandı ve uluslararası kurullara federasyondan 4-5 üyenin girmesi ve desteklerinin alınması sağlandı. Bizde ise Günal Ensari hocamın dışında bu tür kurullarda aktif görev alan ve etkili olabilecek kimse yok.
·        Hem milli takım hem de kulüpler düzeyinde çok önemli organizasyonları ülkemize alarak hem seyirci ilgisi anlamında hem de yeni sporcuların en iyi sporcuları izleme ve öğrenmelerine imkan sağlandı. Bizim ise, 2012 yılında U20 Avrupa Şampiyonasında yaşananlar herkesin hatırındadır sanırım. Ne sportif başarı, ne seyirci ne de gelen sayılı isimlerden (Heiner Brand, Talant Dushabayev vb.) ülke adına, hentbol adına hiç bir şekilde yararlanamadık.
·        Milli takımların başına dünyaca isim yapmış kaliteli antrenörleri getirdi ve özellikle altyapılardaki antrenörlerle profesyonelce çalışmalarını sağladı. Biz ise hala aynı sistemle ve aynı oyuncularla başarı yakalamaya çalışıyoruz.
·        Büyük illerdeki voleybol salonlarını branşa kazandırdı ve onları yeniledi. Böylece salon problemlerini ortadan kaldırdı.
·        Plaj voleybolunu da ayrı bir statüye geçirerek, lig oluşturdu ve kışın da oynanabilen plaj salonları yaptı. Bizde ise ne plaj ne de açık alan turnuvaları konusunda düzenli bir çalışmamız yok.
·        Bununla birlikte sponsor desteği de alarak tüm liglerin yayınlanmasını, voleybolun yazılı ve görsel medyada izlenir olmasını sağladı. Bu sayede sadece Genel Müdürlük bütçesi ile geçinen bir federasyon olmaktan çıkıp, çok büyük bütçeli ve kendi döner sermayesini kendi oluşturabilen bir yapıya dönüştü. Biz ise hala baba parası ile geçinen delikanlı durumundayız. Para vererek maç yayınlatıyoruz ve onlarda da hiç bir kulüp seyirci ve eğlence organizasyonu yapmıyor. Hentbolcülerin kendileri bile arkadaşlarının maçlarını izlemeye gelmiyor. Ama TV veriyor diye kendimizi kandırıyoruz. Sports TV’ye ve Eren’e ayrı teşekkür etmek lazım, hentbole doyuruyorlar.

Daha çok şey burada örneklendirilebilir. Çalışmak istedikten sonra herşey mümkün. Yeterki bir vizyonumuz olsun. Önümüzde modeller, örnekler var. Hani moda bir tabir var “kazan-kazan”. Herkez kazansın ama en çok hentbol kazansın. Bu arada olimpiyatları Türkiye alırsa o zaman ne olur? Orasını allah bilir.

Saygılarımla.

Dr. Zeki Pehlivan

zepehlivan@yahoo.com
Posted by http://zeynurpehlivan.blogspot.com/ on 11:18 in    No comments »

0 yorum:

Yorum Gönder

Bookmark Us

Delicious Digg Facebook Favorites More Stumbleupon Twitter

Search