Değerli
Hentbol Dostları,
Sevgili
Yavuz Hocamın yazısını okuyunca ister istemez bazı konuları kendime sormadan
yapamadım. Hocam Voleybolun başarısından ve bu başarılı sürece taşıyan
olaylardan kısaca bahsetmiş. Voleybol, uzun bir sürecin ardından aslında bu
duruma ulaştı. Ahmet Gülüm ve sonrasında gelen federasyon yönetimleri ve en son
da Erol Ünal Karabıyık yönetimi ile en üst noktasına geldi. Sık sık voleybolun
sayfasını takip ediyor, dergilerini indirip okuyorum. Ayrıca, bir gün özellikle
voleybol federasyonuna, eski hocam Sezgin Kaymaz’ın yanına gidip yaklaşık 2
saat boyunca yapılan çalışmalar hakkında da bilgi almıştım. (Bu arada bence
Sezgin hoca ile de Erol başkanla olan sürecin yakın tanığı olarak bir sohbet
yapmakta fayda var diye düşünüyorum)
Daha
sonra bunları bizim federasyon çalışmaları ile kafamda (bencmarking)
kıyasladım. Yapılan çalışmalar öyle herkesin hadi deyince yapabileceği işler
değil. Öncelikle bunun için kararlılık yani irade lazım. Bunu sağlayacak en
önemli unsur da başkan. Sistemin başındaki kişi bunu önce istemeli ve kendi
ekibinin de bunu istemesini sağlamalı. Oturup şapkayı önlerine koymalı ve
kendilerine sormalılar. Biz ne yapıyoruz, ne istiyoruz, neler oluyor, gelecekte
yine aynı işleri mi yapacağız, aynı kişilerle mi bunları yapacağız, kendimiz mi
değişmeli yoksa başkalarını mı değişmeye zorlamalıyız, vb. bir çok soruyu
öncelikle sormalılar. 1976’dan bu zamana diğer spor dalları sürekli gelişirken
biz neden daha ileri götüremiyoruz düşünmeliler.
Voleybolda
Erol başkanın yaptıklarını kısaca özetlersek;
·
Öncelikle
kulüplerle çatışma ve başkanlıktan olma pahasına da olsa, yabancı sayılarına
kısıtlama getirdi. Peki sonuç ne; Olimpiyata gitme başarısı. Daha fazla bir şey
söylemeye gerek var mı?
·
Kulüpler konusuna
gelince bunu da dengelemeye çalıştı. Avrupa kupaları için ayrı bir statü var.
Daha fazla yabancı ile oynayabiliyorlar. Bu hem Türk oyunculara bir şans hemde
milli takımlara oyuncu yetişmesine olanak olarak değerlendirildi. (Bizdeki gibi sporcular aylarca parasını
alamayıp oynamak durumunda bırakılmıyorlar. Her nasıl oluyorsa yıl sonunda tüm
paraların ödendiğine dair tüm kulüpler federasyona yazı gönderiyor ama en iyi
kulübümüzde bile geçen yıldan ödenmeyen maaşlar var.) Biz de ise 4 yabancı
oynatabiliyorsun ve lig yabancıdan geçilmiyor. Milli takımlara oyuncu
bulamıyorsun. Bu durum bizim federasyon yönetiminde çok fazla kulüp yöneticisi
olmasına bağlanabilir. Gerçekçi kararlar alınabilmesi için kulüplerle
bağlantısı olmayan gerçekten Hentbolün içinden gelen kişilerde yönetimde görev
almalı.
·
Pilot okullar
seçildi ve bunlara malzeme, eğitim desteği sağlanarak bir çok sporcunun voleybola
başlamasına imkan sağlandı. Bizim bu tür bir uygulamaya geçmemiz zor. Bütçe
yok, motivasyon yok, çalışacak antrenör yok.
·
Voleybol lisesi
kuruldu ve temelde spor lisesi olan okul tamamen voleybola odaklandı ve altyapı
için önemli bir kaynak sağlandı. Bizim yeni THF salonu yatılı planlanıp,
seçilen sporcuların eğitimleriyle birlikte bu amacı da gerçekleştirecek biçinde
planlanabilirdi. En azından çevre okullara gidip eğitim alacak ve salonda
antrenman yapacak bir sistem denenebilirdi.
·
Federasyonun
kendi binası yenilendi ve tamamen profesyonel bir sistem kuruldu. Devlet memuru
zihniyetinden sıyrılan sistem çok daha fazla iş üretmeye ve çalışmaya başladı.
Özellikle Erol başkanın kendisi özel işlerini bir kenara bırakıp tamamen
voleybola odaklandı, tüm işlerin son derece hızlı ve kaliteli bir şekilde
yürütülmesini sağladı. Bizde hala amatör sayılabilecek bir çalışma düzeni ile
işler yürütülmeye çalışılıyor. Federasyonda görevli çalışanların yeniden gözden
geçirilmesi gerekli.
·
Federasyon
kurulları tamamen bilimsel ve akademik kadrolardan oluşturuldu. Profesyonellerle
çalışmaya başlandı ve kurulların aldığı kararlar enine boyuna tartışılarak
uygulamaya kondu. Bizde ise 2009 yılında yapılan şurada alınan kararların bile
hiç biri uygulamaya geçmedi.
·
Uluslar arası
federasyon ve kurullarla sıkı işbirliği sağlandı ve uluslararası kurullara
federasyondan 4-5 üyenin girmesi ve desteklerinin alınması sağlandı. Bizde ise
Günal Ensari hocamın dışında bu tür kurullarda aktif görev alan ve etkili
olabilecek kimse yok.
·
Hem milli takım
hem de kulüpler düzeyinde çok önemli organizasyonları ülkemize alarak hem
seyirci ilgisi anlamında hem de yeni sporcuların en iyi sporcuları izleme ve
öğrenmelerine imkan sağlandı. Bizim ise, 2012 yılında U20 Avrupa Şampiyonasında
yaşananlar herkesin hatırındadır sanırım. Ne sportif başarı, ne seyirci ne de
gelen sayılı isimlerden (Heiner Brand, Talant Dushabayev vb.) ülke adına,
hentbol adına hiç bir şekilde yararlanamadık.
·
Milli takımların
başına dünyaca isim yapmış kaliteli antrenörleri getirdi ve özellikle
altyapılardaki antrenörlerle profesyonelce çalışmalarını sağladı. Biz ise hala
aynı sistemle ve aynı oyuncularla başarı yakalamaya çalışıyoruz.
·
Büyük illerdeki
voleybol salonlarını branşa kazandırdı ve onları yeniledi. Böylece salon
problemlerini ortadan kaldırdı.
·
Plaj voleybolunu
da ayrı bir statüye geçirerek, lig oluşturdu ve kışın da oynanabilen plaj
salonları yaptı. Bizde ise ne plaj ne de açık alan turnuvaları konusunda
düzenli bir çalışmamız yok.
·
Bununla birlikte
sponsor desteği de alarak tüm liglerin yayınlanmasını, voleybolun yazılı ve
görsel medyada izlenir olmasını sağladı. Bu sayede sadece Genel Müdürlük
bütçesi ile geçinen bir federasyon olmaktan çıkıp, çok büyük bütçeli ve kendi
döner sermayesini kendi oluşturabilen bir yapıya dönüştü. Biz ise hala baba
parası ile geçinen delikanlı durumundayız. Para vererek maç yayınlatıyoruz ve
onlarda da hiç bir kulüp seyirci ve eğlence organizasyonu yapmıyor.
Hentbolcülerin kendileri bile arkadaşlarının maçlarını izlemeye gelmiyor. Ama
TV veriyor diye kendimizi kandırıyoruz. Sports TV’ye ve Eren’e ayrı teşekkür
etmek lazım, hentbole doyuruyorlar.
Daha
çok şey burada örneklendirilebilir. Çalışmak istedikten sonra herşey mümkün.
Yeterki bir vizyonumuz olsun. Önümüzde modeller, örnekler var. Hani moda bir
tabir var “kazan-kazan”. Herkez kazansın ama en çok hentbol kazansın. Bu arada
olimpiyatları Türkiye alırsa o zaman ne olur? Orasını allah bilir.
Saygılarımla.
Dr.
Zeki Pehlivan
zepehlivan@yahoo.com
0 yorum:
Yorum Gönder